Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Frank Magill

7.4/10
4 Kişi
17
Okunma
2
Beğeni
1.226
Görüntülenme

En Yeni Frank Magill Sözleri ve Alıntıları

En Yeni Frank Magill sözleri ve alıntılarını, en yeni Frank Magill kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ben, sahip olduğum değil, varlığımın temel şartı olan, özgürlüğüme bağlılığım derecesinde esir oluyorum.
Sevgili Marcel hele de ki niye öyle ?
Kendi benliğini merkez edinen şahıs, liya­katsizdir. O kendini ve kaynaklarını başkaları için yarar­lı hale getirmez. Kendi benliği ile engellenmiştir. Açıklık ve açık kalplilikten uzaktır. Başkalarını sevmekten yana kabiliyetsizdir, ve kendi durumunu anlamasını sağlaya­cak gerekli arkadaşlık duygusundan yoksundur. «O, ken­di içine kapalı durur, sert kabuğunu kıramadığı şahsî deneyinin küçük dairesiyle sarılmıştır. Kendi tarafından bakılırsa liyakatsiz, başkaları tarafından bakılırsa yarar­sızdır.
Reklam
Marcel
İnsan, insanlığını kaybetmek tehlikesiyle yüzyüze bulunuyor.Modern bürokrasi dün­yası, bireyin faaliyetlerini devletin resmî kayıtlarıyla bir tutmaya meyillidir. Şahsiyet bir nüfus (kimlik) cüzdanına irca edilmektedir. Böyle bir dünyada insan, biricik bir «ben» olmaktan çok, rolünü bir başkasının alabileceği bir var­lık olarak târif edilir.
Sevgi kendine hâs bir mal edinme türüdür . Seven, sevilenin sevgisini kendinin ve onun özgürlüğünü tahrip etmeden kendine maledinmek is­ter. Fakat bu sevgi bağı en sonunda sökülür. Çünkü bir kimseyi bir başka kimsenin hürriyeti uğruna materyal gibi yapmadan mutlak bir hürriyetten bahsetmek, im­kânsızdır. Bu, sevgide gizli bulunan güvensizliğe işâret eder. Seven her zaman bir obje, varlık haline getirilmek tehlikesi içindedir.
Sartre
Ben, sahip olduğum değil, varlığımın temel şartı olan, özgürlüğüme bağlılığım derecesinde esir oluyorum.
Kötü niyet dışardan gelmez, onda şuurun kendi kendini etkilemesi vardır. Bu konuda Sartre, ken­disine evlenmek arzusuyla âşık bir erkeğe rıza gösteren bir kadını misal olarak alır. Kadın kendini seven erke­ğin niyetlerine tamamen vâkıftır, ve biraz sonra neye ka­rar verdiğini söylemesi lâzım gelecek. Erkek onun elle­rini okşadığı zaman kararın hemen verilmesi istenmekte­dir. Şâyet ellerini verirse aşığını ümitlendirecek ; elini çe­kerse belki de âşığı ile gelecek bir bağlantı kurması im­kânsız olacaktır. Kadın kararını geciktirmeden vermeli­dir. İşte bu noktada kötü niyet sahneye girer. O elini erkeğin eline terkettiği zaman bunun farkında değildir, dünyasının aydınlandığını ve ruhunun bedeninden ayrıl­dığını duyar. Böylece bedenini bir eşya, bir obje, daha doğrusu «Kendi başına varlık» haline çevirir. Eli, bedenine kabul eden ne de karşı duran bir eşyaya döner. Ken­disine de bedeni gibi kendi başına varlığın objektifliğini vererek «kendisi için» den bir kaçış hareketi gösterir. Süb­jektifliğini, hürriyetini ve karar verme sorumluluğunu kaybeder. Bir kelimeyle, o kötü niyet’le var olur.
Reklam
Sartre
«Kötü niyet» hürriyetten faydalanarak onu or­tadan kaldıran bir kendi kendini aldatmadır. Kötü niyet yalan söylemeğe benzer, fakat yalanın ayni değildir. Ya­lan söyleyen bir kimse hakikati başkalarından gizler. Kö­tü niyetli kimse ise hakikati kendinden gizler.
Sartre
«İnsanın kendi hürriyetinin şuuruna erme­si sıkıntı ile olur, yahut daha iyisi, sıkıntı varlık şuuru olarak hürriyetin habercisidir. Sıkıntı vasıtasıyla hürri­yet kendini ve kendi sorusunu açığa çıkarır.»
Sartre’ın ontolojisi, İmmanuel Kant’ın tenkid felse­fesinin, Edmund Husserl’in «Fenomenolojik dönüş»ünün ve Martin Heidegger’in Dasein ile ilgili ontolojisinin iz­lerini takip eder.
Sıkın­tı insanın gerçek yüzünü örten dış olayların güven veri­ciliğini kırarak ona dünyayı acaip ve korkunç bir halde gösterir. Hergünkü hayatın güvenilen dünyası birdenbi­re gözden düşer, önceleri hoşnutluk veren, şimdi yaban­cı ve üzücü olur. Dünyanın daha fazla verecek bir şeyi kalmaz. Onun önceden anlamlı oluşu şimdi anlamsızlığa döner. Bütün barınaklar ve destekler ortadan kalkar. Hiçbir şey ayakta durmaz
Reklam
Dediko­du herkesçe makbul görülen, günlük yaşayışla ilgili, hal­kın kötü zanna dayanan tefsirlerini tekrar eden, ve doğruluğu tespit edilmemiş konuşma tarzıdır. Sadece bu gü­nü aksettiren klişelerin tekrarıyla ilgilenmesi ve «ano­nim kişi» nin dünyasına ait düşüncelerle daralmış olma­sı dolayısıyla, dedikoduda hiçbir kesin hoşnutluk görül­mez.
40 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.