Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Frank Magill

7.4/10
4 Kişi
17
Okunma
2
Beğeni
1.220
Görüntülenme

Frank Magill Sözleri ve Alıntıları

Frank Magill sözleri ve alıntılarını, Frank Magill kitap alıntılarını, Frank Magill en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ahlâkın merkezi bireydir, ve ahlâk bakımın­dan tam bir insan olmak, her bireyin temel görevidir; her bireyin gerçek bir insan olma şartıyla doğduğu, ahlâkın önceden farzettiği bir şeydir.»
Sıkın­tı insanın gerçek yüzünü örten dış olayların güven veri­ciliğini kırarak ona dünyayı acaip ve korkunç bir halde gösterir. Hergünkü hayatın güvenilen dünyası birdenbi­re gözden düşer, önceleri hoşnutluk veren, şimdi yaban­cı ve üzücü olur. Dünyanın daha fazla verecek bir şeyi kalmaz. Onun önceden anlamlı oluşu şimdi anlamsızlığa döner. Bütün barınaklar ve destekler ortadan kalkar. Hiçbir şey ayakta durmaz
Reklam
Genel fikirler özel varlıkların özetlenmiş şekilleri olan özlerdir, ve reel bir karaktere sahip olma­ları özel durumlara bağlı olmalarına göredir. Özel durumlar fert­lere aittir, ve daimi oluş hareketi içinde durmadan yenilik kaza­nırlar. Genel fikirler de bu yenilik hareketine bağlı kaldığı müd­detçe dogmatik olmaktan çıkarak reel karaktere bürünürler.
Sevgili Marcel hele de ki niye öyle ?
Kendi benliğini merkez edinen şahıs, liya­katsizdir. O kendini ve kaynaklarını başkaları için yarar­lı hale getirmez. Kendi benliği ile engellenmiştir. Açıklık ve açık kalplilikten uzaktır. Başkalarını sevmekten yana kabiliyetsizdir, ve kendi durumunu anlamasını sağlaya­cak gerekli arkadaşlık duygusundan yoksundur. «O, ken­di içine kapalı durur, sert kabuğunu kıramadığı şahsî deneyinin küçük dairesiyle sarılmıştır. Kendi tarafından bakılırsa liyakatsiz, başkaları tarafından bakılırsa yarar­sızdır.
Sartre
Ben, sahip olduğum değil, varlığımın temel şartı olan, özgürlüğüme bağlılığım derecesinde esir oluyorum.
Reklam
İnsan, sadece olduğu değil, aynı zamanda olabileceğidir. Kendini dünyaya atılmış olarak bulan in­san, aynı zamanda dünyasına yeni bir şekil vermek için,hürriyet ve sorumluluk denemesinde bulunur, ve kendi ilgileriyle kendini yeniden yapar.
Kötü niyet dışardan gelmez, onda şuurun kendi kendini etkilemesi vardır. Bu konuda Sartre, ken­disine evlenmek arzusuyla âşık bir erkeğe rıza gösteren bir kadını misal olarak alır. Kadın kendini seven erke­ğin niyetlerine tamamen vâkıftır, ve biraz sonra neye ka­rar verdiğini söylemesi lâzım gelecek. Erkek onun elle­rini okşadığı zaman kararın hemen verilmesi istenmekte­dir. Şâyet ellerini verirse aşığını ümitlendirecek ; elini çe­kerse belki de âşığı ile gelecek bir bağlantı kurması im­kânsız olacaktır. Kadın kararını geciktirmeden vermeli­dir. İşte bu noktada kötü niyet sahneye girer. O elini erkeğin eline terkettiği zaman bunun farkında değildir, dünyasının aydınlandığını ve ruhunun bedeninden ayrıl­dığını duyar. Böylece bedenini bir eşya, bir obje, daha doğrusu «Kendi başına varlık» haline çevirir. Eli, bedenine kabul eden ne de karşı duran bir eşyaya döner. Ken­disine de bedeni gibi kendi başına varlığın objektifliğini vererek «kendisi için» den bir kaçış hareketi gösterir. Süb­jektifliğini, hürriyetini ve karar verme sorumluluğunu kaybeder. Bir kelimeyle, o kötü niyet’le var olur.
Ölüm hissedilir ve insan hayatını değiştirecek derecede önceden yaşanılan bir fikir olarak kendisine bağlanılır. Eğer ölüme varoluşçu bir tarzda bağlanılırsa, o zaman her karar, kendine hâs bir önem kazanır. Eğer ölüm, başa gelmesi çok yakın bir ihtimalse, her seçim, ölçüye sığmaz bir mânâ taşır, ve her an kesin ahlâkî ha­reket için biricik bir vesile olur. Kısacası ölüm, hayatı değiştirir
Reklam
Sartre
«Kötü niyet» hürriyetten faydalanarak onu or­tadan kaldıran bir kendi kendini aldatmadır. Kötü niyet yalan söylemeğe benzer, fakat yalanın ayni değildir. Ya­lan söyleyen bir kimse hakikati başkalarından gizler. Kö­tü niyetli kimse ise hakikati kendinden gizler.
Egzistansiyalizmde bu kadar önemli olan bu feno­menin nasıl ortaya çıktığı sorusu tabii olarak zihinleri kurcalar.Bu, genel olarak insanın durumlarındaki bozulma ile ilgilidir. Böyle bir bozulma ben’in içsel hareketinin durmasına ve bu içsel hareket­ten ayrılmayan dünyasının yıkılmasına sebep olur. Günlük hayatın kısır ilgilerini aşarak hayata taze ümit ve arzularla bağlanan, genç ruhun sahibi bir kimseyi düşünelim. Böyle bir kimse ümitlerini suya düşüren kötü durumlarla karşılaşırsa hayal kırıklığına uğrar. Ha­yal kırıklığının yarattığı yıkıntı bazen ruhta kuvvetli bir baskı etkisiyle belirir. İşte sıkıntı dediğimiz şey budur.
Geçmiş hatıralarla elde tutulur, gelecek cesaretle karşılanır ve “an” kararlı aksiyon için yaratıcı “fırsat zamanı” olarak kabul edilir.
‪“İnsanın realitesi bir ıstıraptır. Çünkü o, varamadığı bir tamlıkla taciz edilmektedir. “ Jean Paul Sartre. ‬
Dasein’ın «olay özelliği» insanın terkedilmişliğini ve­ya atılmışlığını karakterize eder.
40 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.