16 Kasım 1954 de Türkiye’nin Doğu Anadolu Bölgesinin bir şehri olan Malatya’da dünyaya geldi. Yakın aile büyüklerinin sufî geleneğine çok sıkı bağlı olması dolayısı ile tüm çocukluğu tekke ve dergâhlarda geçti. İlk manevî eğitimini annesinden aldı. Annesinin mürşidine karşı olan yüksek sadakati, sınırsız vefakâr ve hizmet ehli bir Nakşî dervişi olması daha çocukluk yaşlarından itibaren kendisinin de böylesi bir manevî hayatın içinde olgunlaşarak, büyümesine vesile oldu. Hem sufî bir ailede yetişmesi hem de aile fertlerinin Nakşî, Kadirî, Rufaî gibi farklı tarikatlara mensup olmaları bu tasavvufî yaşamı çok yönlü ve zengin bir şekilde, derinden hissetmesini mümkün kıldı.
H. Nur Artıran, öğrenimini tekstil üzerine tamamlayarak uluslararası firmalarda yönetici olarak çalıştı. Çocukluğundan beri tasavvufla da çok yakın olarak ilgilendi.
İlk ciddi manada tasavvufî yolculuğu 1980’li yılların başında, Bursa’da ikamet ettiği dönemde Melamet terbiyesi ve adâbı içerisinde Niyâzi Mısrî Hazretleri’nin manevî huzûr-u âlisinde, onun eşsiz divânına teslim olmakla başladı. İslâmî hayatın batınî derinliğini anlama yolunda geçen bu süreç on üç yıl sürdü. Her türlü tecellîsiyle hikmet dolu ve oldukça meşakkatli geçen bu rahmanî terbiyenin sonunda manevî yolu Hazreti Mevlânâ Celâleddin Rûmî’ye açıldı.
1998 de Mürşid-i Kâmil, Sertarîk, Mesnevîhan Hazreti Şefik Can ile tanıştı. Hazreti Mevlânâ Celâleddin Rûmî üzerine araştırma ve eserleriyle tanınan Hazreti Şefik Can bu dönemde, doksan yaşının üzerinde, kemâl seviyesinin en üst mertebesindeydi. Bu tanışmanın hemen ardından aralarında oluşan çok güçlü manevî bir bağla, Şefik Can’ın tüm maddî manevî hizmetinde en yakını oldu[2]. Halka açık Mesnevî sohbetlerini birlikte hazırlayıp, sunmaya başladılar. İki ciltlik Cevâhir-i Mesnevîye isimli eser, Farsça orijinal metni ile birlikte; Mesnevî Hikâyeleri de Türkçe tam metin olarak ve daha evvel baskısı yapılmış olan Hz. Mevlânâ’nın Rubaileri adlı eserinin gözden geçirilmiş çok kapsamlı bir fihristi bu dönemde birlikte yayına hazırlandı. Hazreti Şefik Can’ın 2005 de vefatının ardından ise Okullar İçin Mesnevî’den Seçmeler kitabı ve Hz. Mevlânâ’nın Rubaileri adlı eserin yeni bir baskısı, H. Nur Artıran tarafından Şefik Can adına yayın hayatına hazırlandı.
Mevlana Celaleddin-i Rûmi ve eserleri üzerine yaptığı çalışmalar ve yazdığı eserlerle yüzyılımızın en önemli araştırmacı yazarlarından biri olan merhûm 'Sertarik Mesnevihan' Şefik Can'ın ( 1909- 2005 ) uzun yıllar yardımcılığını yaptı, hizmetinde bulundu.
Okullar İçin Mesnevi'den Seçmeler adlı kitabı yayıma hazırladı. Yurt içinde ve yurt dışında birçok konferans verdi. Radyo ve televizyon programlarına katıldı. Ulusal ve uluslararası sempozyumlarda tebliğleri, çeşitli makale ve yazıları yayımlandı.
Merkezi Zürih'te bulunan 'İsviçreli Mevleviler Topluluğu'nun başkan yardımcılığını yürüten H. Nur Artıran, merkezi Cezayir'de bulunan, Afrikalı ve Avrupalı bilim kadınlarının bir araya gelerek kurdukları 'Afrika Birliği ve Dünya Barışı İçin Sûfi Kadınlar İttifakı'nın da kurucu üyesidir. Aynı zamanda; Uluslararası Mevlana Vakfı Bilim Kurulu ve Dünya Engelliler Vakfı Mütevelli heyetinde de hizmet veren H. Nur Artıran halen 'Şefik Can Uluslararası Mevlana Eğitim ve Kültür Derneği' Başkanı olarak çalışmalarına devam etmektedir.
"Her insan bir ev gibidir. Zaman zaman yıkılır, dökülür. Bu kırılıp dökülmeler; dağınık duygularımızın, düşüncelerimizin derlenip toplanmasına, yüzeyde fark edilmeyen nice değerlerin aşikâr olarak görünmesine, bilinmesine, yaşanmasına sebep olur."
" Ahmak insanlar, insan yapısı olan mescitlere saygı gösterirler de gönül sahiplerinin gönlünü kırmaktan çekinmezler. Ey eşekler! İnsan yapısı olan mescit mecazıdır. Gün gelir,yok olur gider. Hakk dostlarının gönlünden başka, hakiki mescit yoktur."
Hz. Mevlâna'yı Şems ile aynileştiren nasıl bir aşktı, ruhlarının birleşmesi nasıl bir bütünleşmeydi ki, asırlar geçtiği hâlde hâlâ gıptayla söylenmekte... Nasıl bir özdeşleşmeydi ki, "bir" olarak anılmakta... Nasıl bir coşkuydu ki, iki coşkun denizin kavuşması olarak görülmekte... Nasıl bir kutluluktu ki, O'nun kudreti karşısında
İnsanlığın özü arayışına girdiyseniz muahhakak okumalısınız. İslamiyet üzerine sohbet havasında ünlü İslam alimlerinden de kesitlerle ve konu üzerine derinlemesine sohbet edilirken ayeti kerimlerin ışığından yer yer biz okurları aydınlattı.
Kitabın adının anlamı sonlara doğru açığa çıkıyor, özet gibi sanki öyle güzel, öyle kısa ama öz ki.. Kur'an'dan ve Mesnevi'den yola çıkarak az ve helal lokma yemekten, az uyuyup az konuşmaktan, dua etmekten, şükretmekten, zikretmekten, sabırdan, gözyaşlarının arkasına gizlenen neşeden, zamandan, ölümden ve mezardan.. Yani kısaca daha bir çok hatırlatmamız gerekenleri gözler önüne süren bir başucu kitabı niteliğinde. Kendimizi günlük hayatın koşuşturmasına, dünya telaşına, insanlara yani kısaca gelip geçici şeylere öyle kaptırıyoruz ki. Durup nefeslenmek aklımıza bile gelmiyor. Tam da bu dönem de. Durmaya ihtiyaç duyduğum dönem de okudum, şükrediyorum okuduğuma, düşündüğüme, fark ettiğime. Bin kez şükrediyorum. Sayfalarca not aldım. Fark ettirdi, düşündürdü, dönüştürdü ve dönüştürecek. Unutmamak adına başımda tutacağım. Nur Hoca'ya, kalemine sonsuz şükürle..
Nacizane tavsiyemle,
Kitapla kalın..
Sübhan. aslında bir derleme. H. Nur Artıran'ın Mesnevi sohbetlerinin bir araya toplanmış hali. Ancak öyle tesadüfen seçilmiş sohbetler değil bunlar. Kitaptan İnsan ve Kur'an ilişkisinin anlatıldığı bir açılışla Peygamber kıssalarının anlatıldığı altı fasıl var.
İlk kıssa Hz. Musa'ya (as) ait. Kur'an'da en çok ismi geçen Peygambere kitapta da en çok yer ayrılmış. Onu Hz. İbrahim (as), Nuh, salih, Yunus ve Yusuf Peygamberler izliyor.
Kur'an'daki kıssaların aslında bugünün insanına ne demek istediği anlatılıyor. Ve bu yapılırken yazar kendi kalemi yerine büyüklerin sözleriyle kullanmayı tercih ediyor.
Özellikle Mesnevi'den, Divan-ı Kebir'den konunun geçtiği beyitler kitaba alınıyor ve oldukça doyurucu bir sonuç çıkıyor ortaya.
Elbette konunun başına ayetler giriyor ve onların anlam dünyasında biz Sıltan Velet, Şems-i Tebrizi, Feridüddin Attar, Kenan Rufai, Niyazi Mısri ve pek çok büyüğün söylediklerinden yapılan alıntılarla çok heyecanlı bir yolculuğa çıkarıyoruz.
Kitap ben onun yerine Mesnevi okurum denilmeyecek kadar detaya girmiş bir anlatıma sahip.
Kitabın okur açısından tek handikapı okurken sık sık terleme, yüz kızarması, utanma gibi durumlara düşürmesi. Göz yaşlarını bir rahmet faslından saydığımdan hiç söylemiyorum bile.
İnsanı tanımak isteyen okurlara tavsiye ederim.