Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

James P. Blaylock

James P. BlaylockHomunculus yazarı
Yazar
0.0/10
0 Kişi
2
Okunma
0
Beğeni
698
Görüntülenme

James P. Blaylock Gönderileri

James P. Blaylock kitaplarını, James P. Blaylock sözleri ve alıntılarını, James P. Blaylock yazarlarını, James P. Blaylock yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Robinson Crusoe bize medeni ve eğitimli beyinlerdeki şemsiye isteğine dair çarpıcı bir örnek verir... Dış görünüşle alakalı bir şeyler gerektiren mazide kalmış bir saygınlığa dair bir hatıra. Bir şemsiye. Dindar bir deniz kazazedesi, kendince bir çan kulesi yapıp Pazar sabahlarını güya kilise çanı çalma taklidi yaparak geçirebilirdi ama Crusoe dindar değil de daha çok bir ahlakçıydı ve yapraktan ürettiği şemsiyesi, her zaman karşılaşabileceğimiz kötü koşullarda da kendini göstermeye çalışan medeni akla iyi bir örnek teşkil etmektedir.
Bir tez yazacak olsa adını "Uygarlık Teorisi" koyardı. Bu teori Darwin'i desteklerdi. Tüm yaban hayvanları uygarlaşmaya meyillidir. Evrimsel gelişme bu doğrultudadır. İnsanoğlu bunun peşinden gitmiştir. Köpekler ve kediler de buna yatkındır. Fareler bile vahşi hayat yerine şehirlerdeki hayatı tercih etmiştir.
Reklam
Günü lanetleyenler, Leviathan'ı uyandırma marifetine sahip olanlar lanetlensin. Şafak yıldızları kararsın; ışık için yalvarsınlar ama hiçbir şey göremesinler, sabahın gözkapaklarını dahi.
"İyiyim," dedi Jim. "Cidden. Şu rüzgar yüzünden kendimi yapış yapış hissediyorum." "Bunun sebebi pozitif iyonlar. İnsanları delirtiyorlar. Santa Ana esmeye başladığında Yerliler kendilerini denize atarlarmış."
Yakında tarihin karanlıklarına gömülmüş olacaksın. Bu sözümü unutma, iyi yürekli...
"Babam göçtü gitti. Sanırım Arzın merkezine. Beni neden almadı yanına? Yoksa tamamen bir balığa mı dönüştü?" Oscar na hoş bir kahkaha attı. "Balık diyor! Deden arzın merkezine göçmüş bir balıkmış! Aman Tanrım! Delilik bu. Bekle bekle."
Reklam
Öylece onun orada olduğundan emindim, bilirsin, sanki görmeden evvel bir sineğin oralarda dakikalarca vızıldaması gibiydi. Sonra vızıldama devam eder ve sen etrafa bakınırsın. Onu yakalamaya çalışırsın. Ama o durur, bir yerlere konar. Artık ne vızıldama, ne uçan bir şey vardır. ve sen sonunda oralarda bir şeyler olduğunu iddia edemezsin.
"Paralel doğrular," diye devam etti, "uzayda karşılaşır. Düz bir doğru sonsuzluğa giderken mitolojik bir okyanus yılanı gibi kendi kuyruğuyla karşılaşır. Görüyorsun ki bilim adamlarının içine düştüğü hata belli sırlara, belli bağlantılara kulaklarını kapamalarıdır. Onlara göre güneş ışınının aydınlattığı bir orman arazisi gece yarısı ay ışınlarıyla aydınlanmış orman arazisidir. Sen ve ben bunun yanlış olduğunu biliyoruz."
Deliliğin farklı aşamalarından geçen takıntılı kişilerle daima hemfikir olmak gibi genel bir prensibi vardı. Tartışmakla bir yere varılamazdı.
"Bir adam vardı," diye devam etti Gill, "sanırım farelerin beyinlerine bir tür salgı bezi yerleştirerek dans etmelerini sağlıyordu." "Doğru mu bu?" diye sordu dans eden fareler fikrinden hoşlanan Edwart. "Bu tür şeyler okumayı seviyorsun, değil mi Giles?" "Çok seviyorum. Bir bilim adamı, bir mucit olmak istiyorum." "Aferin delikanlı. Tek gerçek vardır, o da bilim."
11 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.