“İnsanı inanca ancak araştırma, bilim ve bilgi götürebilirdi; cehalet, dogmalar ve kuşkuların yadsınması değil. İnanç kör olamazdı, bilgiden geçmek zorundaydı. Hiçbir gerçek tartışılmaz sayılmamalıydı. Ortada hiçbir güvence olmadığı halde inanan insanları batıl inanç sahibi, kolay kandırılır, saf zihinler olarak görüyordu. İnanç, ancak bilgiye dayandığı zaman değerli olabilirdi.”
Sayfa 472