" Men biçem,hem zi iç,hem bisyari,
Zi hiç ü hem zi hiç neyabed kari."
" Ben bir hiçten ve çokluktan doğan bir hiçim
Hiçten doğmuşum,hiçten de bir şeyler beklenmez ya."
Hasan ile Hüseyin (ra) Hz. Bilâl'in geldiğini duyunca gidip kendisiyle görüştüler. Dertli Bilâl onları görünce, pek sevdiği Hz. Peygamber (sav)'i hatırlayarak âh etti. Onlar hoş beşten sonra: "Yâ Bilâl! Senin Mescid-i Şerîf'te, Dedemiz zamanında okuduğun ezanı dinlemek isteriz." dediler ve ısrar ettiler. Hz. Bilâl, ister istemez onların hatırlarını kırmayıp, Mescid-i Şerîf'in damına çıktı ve Hz. Peygamber (sav) zamanında ezan okuduğu yerde durdu. O güzel ve tatlı sesiyle "Allâhü Ekber, Allâhü Ekber" dediği zaman Medîne sanki yerinden oynadı. "Eşhedü en lâ ilâhe ilallah" deyince halk, Hz. Peygamber (sav) geri gelmiş sanarak; kızlar, kadınlar, ihtiyarlar ve hatta yataklarında hasta yatan hastalar bile sokağa fırladılar, memleket alt üst oldu. Hz. Peygamber (sav)'in vefâtından sonra Medine'de o kadar ağlama görülmemişti. Zâten Hz. Bilâl de ezanı tamamlayamayıp, yere düştü ve bayıldı. Kendine geldikten sonra yine halîfeden izin alarak, şehitlik şerbetini içmek arzusuyla Şam tarafına döndü. Bir müezzin ki, ezân ilk defa onun ağzından işitile, Hz. Peygamber (sav), onun imamı ve dâimâ onunla beraber olsun. Cenâb-ı Hakk hepimizi şefâatine mahzar eylesin.
Hz. Peygamber (sav) buyurdu ki: "Ey Fâtıma! Seni neden Fâtıma diye adlandırdım, biliyor musun? Dedim ki: Ya Rasûlullah! Neden böyle adlandırdınız? Buyurdu ki: Çünkü Allah Teâlâ kıyâmet günü seni ve neslini cehennemden uzaklaştıracaktır."
Hz. Ebû Zerr el-Gıfarî (r.a) buyurmuşlardır ki: Yaylar ve kemerler gibi daima rükû ve secde halinde namaz kılsanız bile Hz. Peygamber’in âl ve çocuklarına saygı ve sevgi beslemedikçe ibâdet ve tâatınızın zevk ve lezzetini, iyi tesir ve faydasını bulamazsınız.