Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mehmet Önder

Mehmet ÖnderAldı Sözü Anadolu yazarı
Yazar
7.4/10
54 Kişi
240
Okunma
5
Beğeni
4.477
Görüntülenme

En Eski Mehmet Önder Sözleri ve Alıntıları

En Eski Mehmet Önder sözleri ve alıntılarını, en eski Mehmet Önder kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Türk beyi kim bilir kaçıncı kez sefere çıkar ordusuyla, dağ taş, dere tepe demez, aşar da aşar. Ağustos sıcağı, dudakları çatlatır, damakları kurutur. Bu sırada, boz bulanık tepelerden, ak saçlı bir ana, omzunda ayran bakracıyla görünür. Yanık bağırların, susuz dudakların umudu olur yaşlı ana. Yaklaşır askerlere: -Yavrularım, gazilerim! Alın ananızın ak sütü gibi için ayranımdan. Omzundan bakracını indirir, önündeki taş oluğa döker. Asker oluğa üşüşür, taslarını doldurur. -Doldur oğlum! -Dolu ana. -Doldur yiğitlerim. -Ana dolu. Yaşlı ana "Doldur" dedikçe, askerler: "Ana dolu" diyerek, buz gibi ayranı doldururlar kalaylı taslara. Bir bakraç ayran, bir orduya yeter, artar bile. O günden sonra bu kutsal topraklara "Anadolu" deyiverir herkes.
Sayfa 12 - Elips
Anadolu'da konukseverliğin başını kahve çeker. Konuk olduğunuz köy ve kasabalarda bir kahve içirmeden sizi bırakmazlar. Birçok bölgede bu ikram daha da ağır basar. Güney Anadolu'da ve Kıbrıs köylerinde kahvehaneye gelen konuk, önce selam verip kimin masasına oturmuşsa onun bir kahvesini içer. Ondan sonra kahvehanede bulunanlar, teker teker ikrama başlarlar. Diyeceksiniz ki bir insan kaç kahve içebilir. Bunun da çaresini bulmuşlar. Konuk bir, hadi diyelim iki kahve içtikten sonra, kahveci kahve yerine konuğun önündeki tepsiye, ince kağıtlara sarih bir lokum bırakır. Kahvehanede otuz kişi varsa, tepside otuz lookum birikir. Konuk bunlardan bir tanesini yer, ötekilerini, ayrılırken ceplerine doldurur. Almazsa, ikramı geri çevirmiş sayılır ki, bunu kimse yapmaz.
Sayfa 50 - Elips
Reklam
ANADOLU'DA KİLİM DEMEK
Yavuklusuna sarı bir mendil gönderen kızın sevdası yeğindir, sararıp solmadadır. Yeşil murattır, aşkta karşılık bekler; mavi umuttur, beyaz mutluluk. Siyah üzüntüyü, pembe bozuntuyu dile getirir. "Al giyenin gönlü dolu, mor giyenin çoktur malı." derler.
Sayfa 18
Anadolu: Savaşta ve sanatta hünerli, doğruluktan, mertlikten yana eşi bulunmaz ,gösterişten uzak ,konuksever insanlar cenneti.
Efsaneyi efsane diye atamazsınız bir köşeye. Anadolu insanı, Anadolu’nun bereketini, yaşlı bir ananın bakracındaki ana sütü gibi ak ayranında simgelemiş, bu ana da doğuran ve besleyen Anadolu’yu bulmuştur. Bu yüzden Anadolu’da, tarihinin ilk gününden beri, ana sevgisiyle Anadolu sevgisi birbirinden ayrılmaz bir bütündür.
Yavuklusuna sarı bir mendil gönderen kızın sevdası yeğindir, sararıp solmadadır. Yeşil murattır, aşkta karşılık bekler; Mavi umuttur, beyaz mutluluk. Siyah üzüntüyü, beyaz bozuntuyu dile getirir. “Al giyenin gönlü dolu, mor giyenin çoktur malı,” derler.
Reklam
Konya ve kasabalarında yıllar yılı süregelen bir geleneğe göre, evlenmek isteyen oğul, bu isteğini babasına duyurmak için anasının aracılığı ile sofraya bir fazla kaşık koydururmuş. Sonra ana babaya: -Sofrada bir kaşık fazla. Kimin kısmeti acaba. Tanrı, bu kaşığın sahibini soframızda güldürsün, dermiş. Baba durumu anlar. Amin derse evlenmeye izin çıktığı anlaşılırmış. İnşallah derse bu oğlan birkaç yıl daha beklesin, anlamına gelirmiş.
Sayfa 108Kitabı okudu
Malatya’ya gelen Atatürk, Malatya’da şöyle sesleniyordu: “Demir yolları bu memlekete yalnız vatandaşın arzuladığı ekmeği değil, medeniyeti de getirecek. Demir yolları, Türk milletinin refah ve medeniyet yollarıdır.”
Sayfa 143Kitabı okudu
Ağrı Dağları
Halk, Van gölüyle Çıldır arasında biri büyük, diğeri küçük iki dağın yaratılışındaki hikmet nedir diye düşünmüş, taşınmış, şöyle bir efsane yakıştırmış. Biri küçük, diğeri büyük iki kız kardeş, hanım hanımcık geçinip gidecekleri yerde, habire, saç saça, baş başa döğüşürlermiş, döğüşmedikleri zamanda ağız kavgası yaparlarmış... Aylar yıllar kavga, döğüş ile geçmiş. El ağrısı geçer ama, dil ağrısı geçmez... Gönül sırçası artık çatlamış, tamir görmez. Bir gün birlikte, odun toplamağa gitmişler. Yolda birbirine söylemedik söz bırakmamışlar, odunlar toplanmış, çeneler yine kapanmamış. Demetleri yüklenmişler, hala ağız kavgası... Küçük kız belim ağrıdı, demiş, büyük tutturmuş:gözün ağrısın diye ilence başlamış, açmış ağzını yummuş gözünü... Küçük kızın tahammülü kalmamış, yürekten bir ah çekerek başlamış bedduaya: -Senin gibi ablam olacağına olmaz olsun. Dağ olasın, taş olasın, uzun uzun kış olasın. Başındaki beyaz yaşmağın kar, tependeki bulutun gür olsun... Belimdeki ağrı adın, seller, yağmurlar muradın olsun. Ablası durur mu?. O da bırakıvermiş odunu yere, vermiş veriştirmiş: -Senin gibi kardaşım olacağına taş olsun. Saçların çayır, eteklerin bayır olsun. Başın dilin gibi sivri, yamacın boynun gibi eğri, adın da benim gibi Ağrı olsun... Derken, bir gürültü kopmuş, bir toz bulutu kaplamış ortalığı... Biraz sonra yaylada, iki yüce dağ sivrilmiş... Biri küçük Ağrı, diğeri büyük Ağrı... İki geçimsiz kızkardeş, iki çetin, hırçın dağ olmuş!
Sayfa 95 - Türk Kültürünü Araştırma EnstitüsüKitabı okudu
Anadolu'da her pınar başı, bir hikaye taşı...
Sayfa 116 - Türk Kültürünü Araştırma EnstitüsüKitabı okudu
178 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.