Ortalama bir insanın zihni sayısız düşüncelerle doludur, dolayıyla bu bireyler son derece zayıftırlar. Sayısız faydasız düşüncenin yerine tek bir düşünce geldiğinde kendi başına bir güce dönüşür bu ve çok kapsamlı etkilere sahiptir.
Maharşi - belli ki kendisinin desteklediği - iki aydınlanma yolu olduğunu söyler:
İlk olarak Vichara (öz soruşturma) yoluyla hakikati kendi içinde keşfetmeye çalış; ancak gerçek benliğini tanıdıktan sonra yüce Benlik, yani Tanrı'nın yanılsamalı evrenle ilişkisini anlayabilirsin.
İkinci olarak, eğer başarılı bir şekilde öz soruşturma yapamıyorsan, kendini bütün sorunlarınla birlikte Yüce Varlığa teslim et. Azmedersen çözüm ilk fırsatta kendiliğinden belirecektir ve aydınlanma her zaman aynıdır.
Demek ki ortalama insan iyi bir zanaatkar değildir, çünkü en önemli aletini, zihnini ve düşüncelerini kontrol edemez. Hayatı, ulaşabileceği ve kavrayabileceğinin ötesinden gelen bir şeyi kabul etmek ve kullanmakla geçmiştir.
Zihin enerji yollamak, titreşmek ister; bu
titreşimlerin bize benzer varlıklar tarafından iyi veya kötü dönmesinin onun için bir önemi yoktur. Burada işin içine vasanalar girmektedir. Mizaç veya fitrat dediğimiz şey, belli vasanalara sahip titreşimlerin beyin
bilincine girmesine izin verip, diğer düşünce ve duyguları bilincin kapısından uzak tutan bir filtredir. Dolayısıyla, bir otel barının veya pavyonun pis astral veya zihinsel atmosferi bir azizi etkilemezken, vasanalarının
tutsağı olan bir adam bu atmosferce tümüyle etkilenebilir ve onları kendi imgeleminin ve duygularının yardımıyla daha da
güçlendirebilir. Olgun bir ruh bir azizin büyüklüğünü, bir bilgenin ustalığını hemen ve sezgisel olarak anlarken, ham bir insan, tıpkı bir rüyayı unutması gibi onları hiç fark etmeyebilir
. Herkes yalnızca kendisine çok faydası
dokunan şeylerden bahsediyor, öte yandan
yardım, daha fazla yardım arayanların sayısı artıyor. Kuşkusuz bu yanlıştır.
Eğer insanlar
sadece baston veya koltuk değnekleriyle yürümeye karar verseler bacak kasları çok geçmeden takatten
düşer ve kullanılmaz hale ge lir. Gü nü mü zün bu yan lış tu tu mu, tıp kı bir ke di nin yavrusunu
boynundan yakalayıp kavraması gibi bizim
dışımızda bir şeyin bize yardıma gelebileceğine dair
bilinçaltı inançtan kaynaklanmaktadır. Kişinin
kendi içsel gücüne ve değerine duyduğu inancın
eksikliğinden başka bir şey değildir bu. Dikkatli
olun, bu illete yakalanmayın.
"Yakın gelecek aydınlanmış insanların dualarıyla, bilinçli çabalarıyla değiştirilebilir.
Tanrı'nın “kişisel kararı” diye bir şey olamayacağı için geri alınamaz "karar" diye bir şey olamaz; bu kararları kim verecek?
“Evrensel hayatın tezahürü sürekli akan bir nehir gibidir. Dalgalar sürekli biçim değiştirir, hatta nehir bile yatağını değiştirir."