Semih Balcıoğlu

Palyaçolar author
Author
Illustrator
Designer
8.4/10
11 People
37
Reads
3
Likes
1,837
Views

Semih Balcıoğlu Quotes

You can find Semih Balcıoğlu quotes, Semih Balcıoğlu book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
Çoşkunun içinde bekleyen gam, gülmenin yanıbaşındaki kanlı gözsuyu.
Orta kuşak sözcülerinin ülke karikatüründe ele aldıkları en önemli sorun bu «ikili anlaşmalar»dır. Gerçek karikatür olan «yazısız»a orta kuşak hızla yönelmiş ve bu zor savaşı, okuyucuyu düşünmeye ve değerlendirmeye itişi kazanmayı başarabilmiştir. Bu, bir çeşit okuyucu eğitimidir de... Çünkü yılların şartlanmasını üç beş yılda silebilmek pek kolay bir iş olmasa gerek. Bu olaya ilişkin iki anımı da sizlere aktarmadan geçemeyeceğim. 1952'de ilk karikatür albümümü yayınlamıştım. Bir hafta sonra, satışını merak ettiğim için dağıtıcıya gittim ve satışın ne yolda olduğunu sordum. — Ben bilemem, satıcılar gelince sorarız, dedi. Gerçekten az sonra satıcılar gelmeye başladılar. Bizim dağıtıcı birine sorunca çocuk bana döndü ve: — Abicim, yirmi tane aldım, on beş tane sattım, beş tane daha var... diye yanıtladı. Bir an durdu sonra ve o «beş tane daha var> cümleciğini açıklamak istedi, meslek hayatımda unutamayacağım şu sözlerle açıkladı bunu: — Bazılarına konu bulamamışsınız da «yazısız» yazmışsınız. Tümünde yazı olsa bir tane bile kalmazdı!
Reklam
Toplumsal sorunların bilinçli olarak ele alınışı yine bu dönemdedir. «Marko Paşa» dergisiyle beliren Mustafa (Mim) Uykusuz, toplum katlarının sorunlarını karikatürümüze ilk yansıtandır. Mim Uykusuz'un Marko Paşa dergisinde çizdikleri salt o yıllarda değil, günümüzde de tazeliğini ve gücünü sürdürmektedir. Uykusuz'dan sonra aynı doğrultuda gidenler; Ferruh Doğan, Semih Balcıoğlu, Ali Ulvi, Yalçın Çetin, Turhan Selçuk, Tonguç Yaşar, Zeki Bevner, Eflâtun Nuri, Meray Ülgen, gazete, dergi, sergi ve albümlere çizdikleri karikatürleriyle aynı görüşü sürdürmüşlerdir.
Cemal Nadir - Ramiz ikilisinin karikatür sanatını ülkemizde yayıp sevdirmelerinin dışında en önemli nitelikleri de, bu sanatı meslek edinmiş oluşlarıdır. Bu ikilinin yanısıra yeni karikatürcüler de görülür. Önde gelenleri Necmi Rıza ve Orhan Ural olan yeniler, karikatür tarihimizde yeni asama ve düzenlemelere katkıda bulunmadılar. Bu iki imza da, Cemal Nadir - Ramiz ikilemi gibi birlikte anıldılar. Orhan Ural gazetelerde, Necmi Rıza da dergilerde kendi çaplarında başarılı örnekler verdiler. Ama, daha önce de belirttiğim gibi, Orhan Ural ve Necmi Rıza, dönemlerine katkılarda bulunamadılar, gerekli aşamaları gerçekleştiremediler. Aynı sözler Şevki Çankaya için de geçerlidir.
Karikatür zamanla çizi fazlalıklarından arınmış, grafik bir düzende karşımıza çıkar olmuştur. Grafik anlayış ancak <Yazısız> yöntemi ile sağlanabilirdi. Bu anlayışta zamanla ustalaşan kalemler, ülkemizde, çizgiyle mizah ya da, başka bir deyişle, «çizgide mizah» yaptılar.
Ülke sanatçıları bunalımdan kurtulma yolları aramaktadırlar. Tüm sanatçılar aynı yoldan, aynı kapıdan geçemeyeceği için bir tek yol ve öneri tüm sanatın sözcüleri için yeterli değildir. Ortak bir «değer» bulunmalı, bu değerin doğruluğu kesinleştirilerek aşama gerçekleştirilmelidir.
Reklam
Ratip Tahir Burak
Asıl mesleği kaptanlık olan Ratip Tahir'in hayatında Atatürk'ün çok önemli bir yeri vardır. Kendisi Ankara'ya gittiği yıllarda bir gece Ankara Palas'ta otururken bir kaç masa öteye Atatürk gelir. Tabii yanında birlikte olduğu kişilerle. Aralarında bir masa var. Cebindeki not alma defterini çıkaran Ratip Tahir, orada hemencecik Atatürk'ün portresini çiziverir ve ''deli Ratip'' lakabına yaraşır bir şekilde gençliğinden de aldığı cesaretle kalkıp çizdiği portreyi Atatürk'e gösterir. Masa önce biraz karışır, ama Atatürk öyle bir insan değildir; Yanında oturanlardan birini kaldırıp onun yerine bu genç delikanlıyı oturtur. Kaptanlığı okuldan öğrendiğini ama resim eğitimi almadığını duyunca Ratip Tahir'i bir yıllığına Paris'e görgüsünü arttırmaya ve resim eğitimi almaya gönderir. Paris'ten döndükten sonra ulus gazetesinde göreve başlayan Ratip Tahir'in, karikatüristlik yaptığı dönemde muhalif çizgisi nedeniyle epeyce başı ağrımış, DP iktidarı sırasında 54 ayrı davadan yargılanmış ve halk gazetesinde 9 haziran 1956 tarihinde yayımlanmış olduğu "oldu da bitti maşallah'' karikatürü yüzünden de 16 ay hapis cezasına mahkum olmuştu.
Orta kuşakla birlikte karikatüre yeni boyutlar getirilir, uzun soluklu aşamalar gerçekleştirilir. Kuşağın gelişimindeki toplumsal etkenlerin en önemlisi tek partili dönemden çok partili «demokratik» döneme geliştir. Karikatür sözcüğünün kökeni Cari - care (saldırı) dır. Doğduğu günden bu yana, öncelikle toplumsal aksaklıkları konu edinen ve tümüyle topluma dayalı, topluma dönük, toplumla birlikte varolan bir sanat niteliği taşıdığından, Türk karikatürü, demokrasi aşamasında daha da güçlenmiş, özgür ve etkin bir sanat niteliğini kazanmıştır. Ünlü bir fıkra yazarımızın da söylediği gibi, karikatürcülerimiz, toplumsal olguların gelişimini basında önceden sezinleyerek belirtmişler ve toplumsal görevlerini doğrulukla yerine getirmişler, sözcülük ödevlerini aksatmadan yürütmüşlerdir. Demokratik düzenin ana niteliğinin özgürlük olduğu düşünülürse, Orta kuşağın çok genç ve deneysiz oluşuna karşın neden büyük bir güçle ayakta durabildiği daha iyi değerlendirilebilir. O dönemdeki yayın organlarının (özellikle günlük gazetelerin) birinci sayfalarına bakılırsa bu savımızın doğruluğu kesinlikle tanıtlanır.
1942 - 1943 arasında mizah dergilerinde ileride «orta kuşak» diye isimlendirilecek olan karikatürcüler görünür. Selma Emiroğlu, Mim Uykusuz, Semih Balcıoğlu, Turhan Selçuk ve Nehar Tüblek bu dönemin mizah dergilerinde sürekli çizmeye başlarlar. Sonradan kişisel değerlerini bulacak olan bu isimler sanat hayatlarının ilk yıllarında Cemal Nadir'in etkisindedirler, Cemal Nadir etkisi birkaç yıl aradan sonra basınımızda görülecek olan orta kuşağın devamında da vardı. Eflâtun Nuri Erkoç, Ali Ulvi, Ferruh Doğan, Altan Erbulak ve Bedri Koraman orta kuşağın ikinci dönemini oluştururlar, İlk orta kuşak sanatçıları ile bu ikincilerin karikatürün işlevi üstüne görüşleri bağdaşır. Daha sonra Yalçın Tüzecan, Yalçın Çetin, Tonguç Yaşar, Oğuz Aral, Mıstık, Suat Yalaz, Sinan ve Hüseyin Mumcu'yu görmekteyiz. Son saydığımız isimlerle 1949 hattâ 50'lere dayanan kuşak, karikatüre başlama yılları 1942 ile 1951 arasında değişen sanatçıların tümünü içerir ve bir genelleme ile bu isimlere «Orta kuşak» sözcüleri diyoruz.
Karikatür sanatının ülkemizde bu denli geç kalışının nedenleri pek çoktur. Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, Osmanlı İmparatorluğunda dinsel etkilerle konulan resim yasağı, ilk ve en önemli nedendir. Yasak nedeniyle sanatçılar, figürün dışındaki çizgi sanatlarına; yazı, tezhip, çini, tahta oymacılık, maden süslemeleri, mermer işçiliğine yönelmişlerdir. Batıya kapalı bir ulus oluşumuz, eğitimin tümüyle dinsel temellere bağlı oluşu, sanatçının doğrudan doğruya sarayın hizmetinde olmak zorunluğu da karikatür sanatının gelişimini engelleyen nedenler arasındadır. Saray himâyesi olmadan bir sanatçının Osmanlı topraklarında uğraşını gerçekleştirebilmesi oldukça güç diyebiliriz ki olanaksızdı da. Kaldı ki Karikatür gibi, temeli eleştirisel güldürüye dayanan, yönetimi ve düzenin aksaklarını eleştirmeyi ana erek sayan bir sanatın Osmanlı İmparatorluğu gibi teokratik monarşiye dayalı bir düzende boyatabilmesi sanırım oldukça güç olsa gerek.
32 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.