Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Abdülkadir Sezgin

Abdülkadir SezginHacı Bektaş Veli ve Bektaşilik yazarı
Yazar
7.5/10
2 Kişi
7
Okunma
1
Beğeni
268
Görüntülenme

Abdülkadir Sezgin Sözleri ve Alıntıları

Abdülkadir Sezgin sözleri ve alıntılarını, Abdülkadir Sezgin kitap alıntılarını, Abdülkadir Sezgin en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Çelebi Feyzullah ULUSOY' Söyleşi
Herkesin inancında, ibadetinde serbest olması, birinin diğerinin inancına müdahale etmemesi lazım. Ancak, milli birlik ve beraberliğimizi bozacak, araya nifak sokacak tutum ve davra­ nışlardan uzak durarak bu işi hallederiz diye düşünüyorum. Bilhassa milli birliğimizin sağfamlaştırıldığı, bütün meselele­rimizin çözüldüğü 60-70 milyonluk bir Türkiye'nin mevcu­diyetini ne komşularımız, ne de büyük devletler istemezler. Onlar, birliğimizi bozmak, Atatürk'ün deyimiyle "Muasır me­ deniyet seviyesine” erişmiş bir devlet olduğumuzu görme­ mek için ellerinden gelen bütün firsatlan değerlendirmeye çakşırlar. O bakımdan oyuna gelmemek lâzım. Ekim 1991 Çelebi Feyzullah ULUSOY
Sayfa 338 - Akçağ YayınlarıKitabı okudu
Kıssadan Hisse,Ferhat ile Şirin
Ferhat’ın dağları delerek su getirmekte olduğunu gören Amasya Valisi, bu kayaları kıran adamın ne yaptığını merak eder ve huzura çağırtır. Ferhat da hikâyesini anlatır. Eğer, dağın ardındaki suyu şehirdeki Şirinlerin evine getirirse, Şirin'in babasının, sevgilisi Şirin'i kendisine vereceğini, söy­ ler. Bunun üzerine Vali Paşa, uğruna dağların delinip, kayala­rın kırıldığı Şirin’i de merak eder, Ferhat valilikte iken, Şirin'i de huzura getirirler. Babası ile birlikte gelen, huzura giren Şirin’i görünce Vali Paşa şaşırır. Çünkü Şirin, yüzü çiçek bozuğu, çil, çopur, kara, kuru; zayıf ve çirkin sayılacak bir kızdır. Bunun üzerine Vali, Ferhat'a sorar: - Uğruna dağları delip, kayaları kırdığın kız, bu kız mı? Ferhat, biraz da mahçup cevap verir: - "Vali Paşam, siz Şirin'i Amasya Valisi'nin gözü ile gö­ rüyorsunuz, ah bir de Ferhat’ın gözü ile görseniz!." der. Bizim içimizde hâlâ varlığını ve hayatını sürdüren bir ola­ yı başkalarının gözüyle görünce de ne kadar büyük yanlışlar, ne kadar büyük farklar ortaya çıkıyor?.. Bu kadar fark olduğu iddia edilen gruplar arasında da ne sosyal barış sağlanabilir, ne de millî ve dinî birliği temin ve tesis mümkün olabilir.
Sayfa 130 - Akçağ YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Hazret-i Ali'nin yolu, aynı zamanda Hazret-i Peygamber'in yolunun ta kendisidir, bunda mü'min kâfir hiç kimsenin şüphesi yoktur. Şu halde "Aleví" kelimesi ile “Sünni" kelimesi hangi farkı içermektedir? Ayrışmanın ve farklılaşmanın kaynağı, iktidar mücadelesine ve siyasete dayanmaktadır. Siyaset, din değildir ve olmamalıdır.
Sayfa 115Kitabı okudu
Sevgi, muhabbet kaynar, yanan ocağımızda, Bülbüller şevke gelir, gül açar bağımızda. Hırslar, kinler yok olur, aşkla meydanımızda, Arslanlarla ceylanlar dosttur kucağımızda.
Sayfa 51 - Akçağ YayınlarıKitabı okudu
Ertuğrul Bey'in vefatı üzerine, büyük oğlu Gündüz Alp Bey'in “Kayı Beyi” olduğu, “Osman Beyin Hacı Bektaş Veli'nin bu tavsiyesinden sonra, "Kayı'ya “Bey" olduğu kabul edilir. Bu rivayet Bektaşilerin, “Osmanlı'yı biz kurduk" şuuruyla sahiplendikleri, şeklinde de anlatılır.
Hubyar Dergâhı
Hubyar Dergâhı ve türbesinin bulunduğu, Almus ilçesinin dağlık bölgesinde kurulmuş küçük Hubyar köyü, Trabzon fethine giden Fatih Sultan Mehmet’in fetih yolu üzerindeki, balta girmemiş ormanlık içinde kurulmuştur. Hubyar’a bağlı baltacıların açtığı yoldan geçerek, Pon- tus’luları şaşırtarak tepelerine binen Fatih’in ordusunun yo­lunu açan ve Trabzon'un fethinde payları olan Türkmenler olarak Hubyarlılar tarihe geçmiştir.
Sayfa 124 - Akçağ YayınlarıKitabı okudu
Reklam
1925'lerde Rıfat Börekçi'nin bir fetvası var: bundan sonra çağ değişti, zaman değişti, yollar arttı, her köy şehir hükmündedir, her köyde Cuma namazı kılınır.
Sayfa 119Kitabı okudu
Kelimelerin de insanlar gibi bir ömrünün olduğu hatırlanmıyor. Bu sebeple "Alevi' kelimesinin Ülkemizde ilk defa 1826 yılında, Bektaşiliğin kapanmasından sonra kullanıldığını bilmeyenlerle, Yavuz Sultan Selim- Şah İsmail zamanındaki milli hudutlarımızdan haberi olmayanların yaptıkları yorumlar ve verdikleri bilgiler de zihinleri karıştırmaktadır.
Günümüzde olan budur
Bütün emperyalistlerin, ortadoğuyu yeniden düzen­leme sevdalarının arkasındaki, enerji kaynaklarını pay­laşma düşüncesi Şii-Sünni çatışmaları ile İslam Ülkele­rini karıştırmak ve Müslümanı, Müslümana kırdırmak olduğunda da kuşku bulunmamaktadır.
Sayfa 205 - Akçağ YayınlarıKitabı okudu
"Âyinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz ...
"Âyinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz Görünür rütbe-i aklı eserinde." Ziya Paşa
Sayfa 182 - Akçağ YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Bektaşilik ne müstakil bir din, ne de mezheptir. Bektaşilik, şekil ve muhtevada en yakın tarikat olan “Yesevilik" ve "Ahilik"e benzeyen, Anadolu'nun anayurt, anavatan haline gelmesinde aktif rol oynamış; bu duyguyu kendi misyonu bilmiş, milliyetçi, hattâ Türkçü tavır ve özellikler gösteren bir tarikattır.
Sayfa 108Kitabı okudu
Horasan denildiğinde, sadece İran'ın Horasan şehrini anlamak yanlıştır. Bu günkü Tebriz, Meşhed ve Horasan'ı da içibe alan bölge güney Horasan olarak adlandırılmaktadır. Ülkemizdeki bilgi eksikliği, coğrafi bölge isimlerinin değişikliği ile Hacı Bektaş Velî'nin Horasanlı olduğu ifadesi, zaman zaman yanlış anlaşılmakta ve İran'ın Horasan şehrinden olduğu zannedilmektedir. Hazreti Pir Nişabur doğumludur. Sadece Hacı Bektaş Velî değil, Anadoluya, daha çok 13. Asırda geldiği bilinen pek çok eren, evliya ve dervişin “Horasan Erenleri” olarak anılması da bu büyük coğrafyadan gelmiş oldukları için söylenmiştir.
Bir temel, bir duvar, bir taş
Ta ezelden hür milletiz, Soyu-sopu gür milletiz, Kandan, candan bir milletiz, Bir temel, bir duvar, bir taş Alevî, Sünnî, Kızılbaş! Niyazi Yıldırım GENÇOSMANOĞLU
Sayfa 317 - Akçağ YayınlarıKitabı okudu
"EDEB" kelimesi, Arap alfabesi ile “Elif", "Dal ve "Be”haflerinden meydana gelir. İşte bu üç harf, Bektasílikte üç kelimeye dönüşmüştür. Bunlar da “el, dil, bel” kelimeliridir. Bu üç kelime, “ELİNE- DİLİNE- BELİNE” şeklinde tarikatin temel ahlâk eğitiminin de simgesi olmuştur. “Eline, diline ve beline sahip olmak”, gerçekten fert ve toplum ahlâkının da temelini oluşturmaktadır.
Sayfa 246Kitabı okudu
Sivas'tan Ankara'ya gelirken Atatürk, Hacıbektaş'a uğramış ve Çelebi Cemaleddin Efendi'nin konağında, Babalarla Çelebileri bir araya getirmiş; memleketin içinde bulunduğu tehlikeleri anlatarak, birlik olmaları lüzumunu anlatmıştır. Bunu fevkalâde büyük bir aşk ve memnunlukla kabul eden Çelebi ve Dedebaba bütün güçleri ile Mustafa Kemal Paşa'yı desteklemişlerdir. Mustafa Kemal Paşa'nın Hacıbektaş'a kadar gelerek, kendileri ile görüşmesi, daha sonra da Çelebi Cemaleddin Efendi'yi Mebus ve Meclis Başkan Vekili yapması, bütün Bektaşilerin gönlünü fethetmiş ve yeni kurulan devlete şevkle bağlanmalarını sağlamıştır. Bu sebepledir ki, bugün Bektaşîler, Hazret-i Ali, Hazret-i Hasan ve Hüseyin Efendilerimiz ile Hacı Bektaş Veli'den sonra en çok Mustafa Kemal Atatürk'ü severler. En samimi oldukları konuların başında Atatürk ve Atatürkçülük gelir.
Sayfa 138Kitabı okudu
37 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.