Tanzimat, her yönüyle bir "turning point" yani dönüm noktası, geleneksel-klasik olanla modern-seküler olan arasında kırılma devri olarak kabul edilebilir.
Humbaracı Ocağı 18. yüzyılın ilk yarısında askeri eğitim alanında başlatılan ilk teşebbüs olarak kabul edilebilir. 1727'de ilk defa modern eğitimli askeri birlik oluşturmak üzere Üsküdar'da Bostancı Ocağı'ndan seçilen askerlerden 300 kişilik bu askeri birlik kurulmuştur. Damat İbrahim Paşa'nın gayretleri sonucu ortaya çıkan bu çekirdek yapıyı geliştirme imkanı olmamıştır. 1730'da, Patrona Halil isyanı sırasında bu yeni askeri birlik kapatıldı ve burada eğitim gören askerlerin tamamı öldürülmüştür.
Kız öğrencilerine yönelik ilk rüştiye mektebi ise İstanbul'da 1858 yılında açılmıştır...1863-1864 yıllarında bütün imparatorlukta 4250 öğrencinin eğitim gördüğü 60 rüştiye mektebi bulunuyordu ve bunların, biri dışında, tamamı erkek rüştiyesi idi.
4-7 yaş grubundaki kız ve erkek çocukların bazen ayrı bazen de aynı bina ve oda ortamında eğitim gördüğü kurumlar olan sıbyan mekteplerinde dersler genelde yerdeki sergi üzerine diz çökerek veya bağdaş kurarak yapılıyordu. Bu kurumlar, kitap dışında, yazı tahtası, harita, küre ve sıra vb. araç gereçlerden yoksundu. Müfredat programı içerisinde yazı dersi olmadığından, kalem, defter ve kâğıda da uzun süre ihtiyaç duyulmamıştır. Yazı tahtası ve kalem ancak Tanzimat sonrasında kullanılır hale gelmiştir.
14-15. yüzyıllarda kurulan medreselerdeki öğrenci potansiyelinin 16. yüzyıl ortalarında büyük bir kitleye dönüşmüştür Yüzyılın ikinci yarısından sonra, kadılık, müderrislik, müftülük gibi sektörlerde görev almak üzere Anadolu'daki yüzlerce medresede binlerce öğrenci bulunuyordu. Büyük bir işsiz grup teşkil eden taşradaki medrese öğrencileri, zaman zaman şehirlerde sosyal düzeni bozucu eylemlere girişmişler, bazen de kasaba ve köylerde yağmacılık faaliyetlerinde bulunmuşlardır.
1850'de İstanbul'da sadece beş rüştiye bulunuyordu. Bu sayı 1857'de ancak ona yükselebilmiştir. Rüştiyelerin taşraya yaygınlaştırılması fikri, ilk rüştiye mektebi kabul edilen Mekteb-i Maarif-i Adliye'nin kuruluşundan tam on beş yıl sonra gündeme gelmiştir. Taşradaki büyük merkezlerde, ilk defa 1853'te, 15'i Rumeli'de, 7'si de Anadolu'da ve 3'ü adalarda olmak üzere toplam 25 rüştiye mektebinin açılması kararlaştırılmıştır.
İnatlaşmaya, gençlerin bahtını karartmaya değer mi abla? Şudur, budur diyerek gençleri birbirinden ayırmak insanlığa sığar mı? Yol verip mutlu olmaları için katkı yapmak gerekmez mi?