Hiç kimse birkaç yıl yaşamış olmakla ihtiyarlamaz. İnsanları ihtiyarlatan ideallerinin gömülmesidir. Seneler cildi buruşturabilir, fakat heyecanların feda edilmesi ruhu buruşturur.
Yaşamda sorunlarımız da, acılarımız da olacaktır. Mutluluk sorunsuz bir yaşam değil, sorunlarla başka çıkabilme yeteneğidir. Dostoyevski "insanları acıları olgunlaştırır" diyor.Her iletişim bağlamını ders çıkarmak üzere sunulan bir armağan olarak gören Cüceloğlu da "hüznünü kaybetme, acını ucuza satma" diye uyarıyor. Bu uyarıya kulak vererek geçmişimizin geleceğimizi aydınlatmasına izin verelim.
Erdal Atabek "kendi hedefini seçebilmek bütün bir yaşamı etkileyen önemdedir" diyor ve ekliyor: "Çünkü dikkatle bakarsak görürüz ki yaşamımız seçimlerimizdir." Yine dikkatle bakarsak görüyoruz ki hedeflerimizi seçemiyoruz! Seçtiğimiz hedeflere güvenemiyoruz! Seçimlerimizin kendi seçimlerimiz olmadığını çok sonra anlıyoruz!
John Dewey "Yaratıcı bireylerin doğaüstü güçlerle dünyaya geldiğine sadece aptal kitleler inanır" der. Dewey, bireylerin yaratıcılığının çevre koşullarının düzenlenmesiyle ortaya çıkabileceğini vurgulamaktadır. Biz çocuklarımızı çok fazla baskı altında tutarak onların yaratıcılığını köreltiyoruz.
...biz dünyayı olduğu gibi değil, olduğumuz gibi görüyoruz. Öğrenmelerimizin, koşullanmalarımızın, kendimize özgü deneyimlerinizin merceğinden bakarak görüyoruz.Herkesin kendi merceği kendisine dünyayı net gösteriyor.
Her sabah Afrika'da bir ceylan uyanır. En hızlı aslandan daha hızlı koşması gerektiğini bilir, yoksa öldürülecektir.
Her sabah Afrika'da bir aslan uyanır. En hızlı ceylandan daha hızlı koşması gerektiğini bilir, yoksa aç kalacaktır.
Aslan ya da ceylan olmanız fark etmez. Güneş doğduğunda koşmaya başlasanız iyi olur.