Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Alexis Gritchenko

Alexis Gritchenkoİstanbul’da İki Yıl 1919-1921 yazarı
Yazar
10.0/10
4 Kişi
10
Okunma
0
Beğeni
530
Görüntülenme

Hakkında

Sanatla ilgilenmeden önce filoloji ve biyoloji eğitimi aldı. 1911 yılında Paris’i ziyareti sırasında Kübist resimle tanıştı. 1914’teki İtalya seyahatinde ise erken dönem İtalyan Rönesans sanatçıların Bizans Ortodoks sanatını miras alışlarından etkilendi. Bizans resim sanatını modern resme uyarlamaya çalışarak teorik kitaplar kaleme aldı. 1919 Kasımı’nda gemiyle Sivastopol’dan yola çıkıp İstanbul’a geldi. Bu şehre duyduğu tutkuyu günlüğünün her sayfasında yansıttı. Gritchenko 1921’de Paris’e yerleşti, 1924’ten sonra Güney Fransa’da yaşamaya başladı. İngiltere, İspanya, Portekiz ve İskandinav ülkelerine seyahatler yaptı. Sanatsal mirasına sahip çıkmak adına 1958 yılında New York’ta Alexis Gritchenko Foundation kuruldu. 2006 yılında Foundation koleksiyonunu Ukrayna Ulusal Sanat Müzesi’ne devretti
Unvan:
Ukraynalı Ressam, Yazar
Doğum:
Krolevets, Ukrayna, 1883
Ölüm:
Vence, Fransa, 1977

Okurlar

10 okur okudu.
1 okur okuyor.
25 okur okuyacak.
1 okur yarım bıraktı.
Reklam

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
27 Kasım - Herkes bu tekdüze hayattan bıkmış durumda. Tepeden tırnağa ekose bir kumaşa sarınmış bir Rus kadını geceleri gözünü kırpmıyor. "Soğuk tahta döşemenin üstünde uyumaya imkan yok!" Oğlu için İstanbul'a götürdüğü kitap sandığının üstünde siyah bir heykel misali oturup duruyor. Göğsünü dizlerine dayayıp başım güçlü ellerinin arasına almış bir Türk tayfa uyuklamakla meşgul, basık fesi yarı karanlıkta alev alev yanıyor. Geniş yük ambarı neredeyse bomboş. İnsanlar oraya yığılmış, uyuyorlar: Yahudiler, Rumlar ve Ermeniler - onlarınki "konforlu bir yolculuk. Şişman kadınlar kuş tüyü yorganlar, silteler ve yastıklar içinde kaybolmuşlar. Donuk yüzler, gergin çizgiler, kimse Konstantinopolis'ten söz etmiyor.
Haliç'te insanlar gibi tekneler de sık sık değişiyor:Doğu, Anadolu, Yunanistan, İtalya sürekli yeni kokular,yeni renkler,yeni karakterler gönderiyorlar.
Reklam
İskelelerdeki rengarenk yaşamı gözlemlemeyi seviyorum. Kayıkların gösterisi de hep göz alıcı: Venedik gondolları gibi uzun, zarif kayıkların pruvaları renkli çubuklarla süslü ve kürekleri esnek. Rengarenk gövdeleri pırıldıyor, suyun üzerinde kayıyor ve hareleniyor. Kayıkların içindeki sıraların üstünde mor kilimler. En sıradan olanlar, sandallar doğal ahşaptan yapılmış. İskeleye yanaşılıyor, yolcular iniyor (genç kızlar feracelerini düzelterek zarif bir selalde sıçrıyorlar), yeniden hareket ediliyor. Çoğunlukla fantastik çarşaflar giymis, siyah ve esrarengiz yaşmakları tarafından korunan hanımlar, efendiler, saygadeger hocalar, özentili Peralılar, uzun küreğiyle bir fırıncı gelip geçiyorlar tüm bu hareket hiç telaşsız, bir ritim içinde, durmadan, kargaşaya yol açmadan gerçekleşiyor.
Sayfa 65 - karaköy iskele üstünde oturup sıra sıra uğrayan vapurları ve inen yolcuları seyrederkenKitabı okudu
23 Aralık - Günlerdir notlarıma dokunmadım. Felaket başımdan eksik olmuyor. Beni karanlık ve ıssız bir odaya naklettiler. Koğuşta iken yanımda yatan, sabah erkenden çıkıp akşam geç vakit dönen o tanımadığım kaputlu adam da yanımda (birbirimize tek kelime bile etmedik). Yağmurlar tekrar başladı, ellerim donuyor ve ruhum uyuşuyor. Daha çok ışık alan ve önünde çalıştığım pencere tarafında tufan kokusu var. Çatı pencerelerinin aralıkların- dan aniden bastıran gecenin karanlığında karaçamlar ve serviler görünüyor. Cezaevi grisi yüksek duvarlar, çıplak demir yataklar, lekeli ahşap zemin, her şeyde bir hastane kokusu var (burası kısa süre öncesine kadar askeri hastaneymiş). Türklerde de olduğu gibi, yanağımda bir kan çıbanı çıktı. El parmaklarımda iltihaplanma var. İki parmağımla zar zor çalışabiliyorum. Novorossisk'ten aldığım ekmeğim biteli çok oldu. Tek kuruşum, tek Rus banknotum kalmadı...
7 Aralık- Sabahtan akşama kadar Istanbul'da dolanıyorum: Köprülerde, iskelelerde, pazarların labirentlerinde, meydanlarda, çarşılarda, eski Bizans kiliselerinde geziyorum. Kendimi sanatçı içgüdümün rehberliğine bırakıp aylak aylak dolaşıyorum. Içgüdüm beni kitaplardan ve turistik rehberlerden daha iyi yönlendirip bilgilendiriyor. Mutluyum ama yarın ne olacak endişesi mutluluğumu ve huzurumu her an hançerliyor: Umarım yabancı ve hüzünlü bir göğün, yağan yağmurun altında, sokakta açlıktan gebermem! Her adımda gözüm ekmeklere, meyvelere, rahat lokumlara takılıyor. Ne yazık ki onlan güzel natürmort eserler gibi hayranlıkla seyrediyorum sadece. Yahudi düşkünler yurdunda geçirdiğim üçüncü gece!
Henüz kayıt yok

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
Reklam
Henüz kayıt yok