X. Hayvanat Bahçeleri
Sasani hükümdarları başlangıçta az bölgesi olan, ancak zamanla ormanlarda tutulmuş veya yabancı prenslerce hediye olarak sunulmuş nadir hayvanların korunduğu hayvanat bahçeleri hâline gelen çok büyük parklar düzenlemişlerdi.
İslâm egemenliği altında bu gelenek daha da gelişti ve halifelerin, gardiyana bir bahşiş karşılığında bazı günler halkın girip gezebildiği, gerçek hayvan bahçeleri vardı.
Arkeoloji bu parklardan belki de en önemlisinin yerini saptamaya hizmet etmiştir. Bu el-Hir adlı Samarrâ hayvanat bahçesidir ki, çevresi 30 km. ve yüzölçümü 50 km. kareydi.
Devrin yazarları bize Dicle'den gelen kanallarla her yönden kesilmiş olan bu pek büyük parkın en güzel ve en nadir hayvanları sakladığını öğretmektedirler. Her türlü hayvan kanallarla çevrili büyükçe bir yerde ayrı olarak yaşardı (53). Saldırgan olmayan hayvanlar serbestçe gezinirler ve ziyaretçilerin onlara verdikleri yiyecekleri ellerinden seve seve alırlardı. Filler ve arslanlar gibi kimi hayvanlar ise, üzerlerinde zengin elbise ve altın zincirlerle resmî alaylarda yer alırlardı.
X. Yüzyıla, el-Mu'tedid (893 - 902), zamanında hayvanlar Bağdat'a götürüldüler; ama Bağdat'taki bahçe Samarrâ'nınkine oranla çok küçüktü (54).
Şam hayvanat bahçesine gelince, boyu 9 eni ise 1,5 km. idi. Her ne kadar ulema bunu lüks sayıp dinsel bakımdan buna karşı gelmiş ise de, öteki İslâm baş kentlerinde de hayvanat bahçeleri vardı (55).