İtalyan Rönesansı uzmanı, Fransız sanat tarihçisidir. 1951-1978 arası L’École pratique des hautes études (EPHE) yöneticiliği yapan Chastel daha sonra Sorbonne (1955-1970) ve Collège de France’ta (1970-1984) verdiği dersler, çıkardığı dergiler (L’Information d’histoire de l’art, 1957-1975, Art de France, 1961-1964, La Revue de l’Art, 1968) ve Monde’da yazdığı makaleler (Reflets et Regards, 1992) ile tüm bir sanat tarihçisi kuşağının yetişmesinde önemli bir rol oynadı. Bir İtalya âşığı ve Aby Warburg, Fritz Saxl ve d’Erwin Panofsky’nin ikonolojik araştırmalarının tutkunu olan Chastel’in çalışmaları bir yandan kariyeri boyunca gözde alanı olacak Rönesans incelemesine öte yandan Burckhardt’ın sanat olgusunun bir medeniyetin en aydınlatıcı tanığı olduğu görüşünü yansıtan Kulturgeschichte anlayışını yenileyen genişletilmiş bir sanat tarihi kavrayışına yöneldi. XV. ve XVI. yüzyıl İtalyası’na ilgisi Le Grand Atelier et Renaissance méridionale (1965), La Crise de la Renaissance (1968), Le Mythe de la Renaissance (1969) gibi eserlerle bir dizi sentezle cisimleşirken, kronolojik ve problematik birçok alana yönelik merakının meyvesi iki ciltlik Fables, Formes, Figures (1978) başlıklı makale derlemesi olmuştur. Chastel’in temel kanaati Foucault’yu doğrulayan biçimde sadece eserlerin ve metinlerin bize bıraktığı maddi izlerin araştırmacı için erişilir olduğu yönündedir. Pek çok baskı yapan ve İngilizce, İtalyanca gibi dillere çevrilen Art Italien (1956) ve dört ciltlik Fransız Sanat Tarihi (Histoire de l’art français, 1992-1996) dışında birçok önemli çalışması bulunmaktadır.
''Duyulur dünyanın illüzyonunu üretmek ve hissettirmek için gösterilen bu eşi benzeri bulunmayan çaba sayesinde resim egemenliğini ilan eder; adeta aynalar evreninde ve aldatıcı ilişkiler içinde tutarlılığın tek ilkesi oymuş gibi...''
''Şark hikayelerinin ilahları ve kahramanları onları yüzyıllarca içinde barındıracak bir sığınak buldular: Batı toplumu kendi memnuniyeti ve kimliği için gereksinimlere göre uyarlanan tüm şark imgelerini kayıt altına aldı ve kendisinin vazgeçilmez bir parçası haline getirdi.''
Düşüncenin doğası üzerine bir çok yazar, bir çok düşünür bir çok şey söylediler bugüne dek. Kimi bir akımın etkisiyle yaklaştı konuya, kimi bir akım oldu düşüncenin doğası üzerinde ama onlar bile düşüncenin bir kısmı olabildi sadece. Düşüncenin doğasını bir türlü açıklayamadı insan. Açıklamaya çalıştıkça sadece düşüncenin bir parçası oluverdiğini