Andrus Kivirähk, Eston bir yazar. 2004 yılında, 25,000 kopya satan Rehepapp ehk November sayesinde 21.yüzyılın en çok satan Eston yazarlarından biri oldu. Bir diğer kitabı Mees, kes teadis ussisõnu da Estonya'da çok satan kitaplar arasında yer aldı. Andrus Kivirähk, 1996'dan bu yana Eston Yazarlar Birliği üyesidir.
Toprağın eskiden çorak olduğu yerde sular yükselmeye başladı ve benim solungaç çıkaracak zamanım olmadı. Suyun olduğu bu yeni dünyada beni yarı yolda bırakan eski akciğerlerimle nefes almaya çabalıyor, bu yüzden hep nefessiz kalıyordum.
yine harika bir fantasik kurgu bitirdim. yaşamda, dinde, duygularda tüm bildiklerinizi ters çeviren bir kitap.
kitapta sütü sağılan kurtlar, keçi kadar kocaman eğitimli bitler, yaklaşmasını bilen insanlara dostluk yapan yılanlar, köylü kızlara aşık olan koca kafalı ayılar var. bunun yanı sıra gözü tok orman insanlarıyla daha da fazlası için her şeyden vazgeçen köylü insanlar var.
ellerinde, önlerinde olmasına rağmen yaşam için gerekenden fazlasını almayan orman insanlarını çok sevdim. azıcık toprak sahibi olmak, bir lokma ekmek yiyebilmek için ruhunu satmaya hazır köylü insanlardan nefret ettim. kitap boyunca bunu, bir de şu cümleyi düşündüm durdum; "bir efendiye ihtiyacım yok; kendime bir efendi yaratmaya hiç mi hiç ihtiyacım yok." doğruydu. çok doğruydu. kitabın fantasik roman olmasının yanısıra inceden inceye insanı düşündüren yerleri çoktu.
şahsen ejderha için uzun uzun yer ayrılmasını bekledim. çünkü kitap en başında buna doğru ışık yaktı ama ejderha asla ama asla uyanmadı. pis uykucu=)) fakat ejderha uyuyadursun çataldilinin büyüsüne kapılarak bir solukta okuduğumu söyleyebilirim. hem zaten kurgu çataldilini konuşan son insan üzerine kurulu değil miydi?
Estonya 'nın kadîm topraklarına selam olsun! güzel kitaptı, tavsiyemdir.
Andrus Kivirähk'ın okuduğum ilk kitabı. Çağdaş edebiyatın ünlü Eston yazarlarından birisi. Sanırım başka kitaplarını da listeme ekleyeceğim.
Fantastik bir kurgu ama öyle akıcı ve yaşadığımız dünya için öyle güzel tavsiyeleri var ki satır aralarında, sevmemek mümkün değil. Fantastik edebiyat hayranı biri olarak resmen bayıldım. Ortaçağ'daki Estonya'da geçiyor olaylar fakat tahmin ettiğiniz üzere farklı ve kurgu bir Estonya bu. Ütopik bir hikaye.
Peki neler var bu hikayede kısaca anlatayım; isminden de anlaşılacağı üzere kadim bir geleneğin son temsilcisi, çataldili konuşan son insan Leemet, onlarla konuşabilen insanlarla dost olan yılanlar, kızlara kur yapıp onları kendilerine aşık eden çapkın ayılar, primatlar ve onların besleyip eğittiği geyik büyüklüğünde bitler, üstlerine binip gezebileceğiniz ve sütlerini sağıp içebileceğiniz kurtlar, çataldil sözcükleri duyduğunda bunları anlayıp itaat eden binlerce hayvan, ve kitap boyunca uykusundan uyanamayan Kuzeyli Ejderha:)
Fazlaca ütopik evet ama içine daldığınızda çıkmak istemeyeceğiniz bir dünya kesinlikle.
Hikayeden kendime aldıklarım, ya da hikayenin anlattıkları diyelim; insanların bazı şeylere nasıl körü körüne inanıp, hiç bir şeyi sorgulama ihtiyacı duymadığı, modern dünyada yaşamanın insanları nasıl cezbettiği, insanların inançları uğruna sorgulamadan, başkalarını kendilerine efendi olarak kabul etmeleri anlatılıyor.
Bence yaşam ne kadar modern ise, o kadar da yozlaşmış insan barındırıyor içinde maalesef.
Keyifli Okumalar!
Kitap Yorumu//Çataldili Konuşan Son İnsan-Andrus Kıvırahk
.
Ortaçağda Estonya… ama bambaşka bir Estonya. Burada tek kelime etmeden kadınları baştan çıkaran zampara bir ayı, yüzmeye bayılan dev bir bite evcil hayvanlarıymış gibi bakan iki primat, efsanevi bir uçan kurbağa ve Ints isimli karizmatik bir engerek yılanı var. Avcı toplayıcı ailesiyle birlikte ormanda yaşayan Leemet ise çataldili konuşan son insan.
.
Konu size biraz fantastik gelmiş olabilir. Fakat fantastik ögeler ancak bu kadar gerçekliğe yakın ve modern insanın yozlaşması bu kadar net anlatılabilirdi. Kitap Ademden Önce kitabının daha somutlaştırılmış hikayesi gibi. İnsanoğlunun yaşadığı süreç boyunca doğaüstü varlıklara yüklediği anlamlar hem orman hem de köy bakış açısıyla muhteşem aktarılmış.
.
Ormandaki üstün hayatlarını daha üst gördükleri modern köy hayatına tercih eden ve Hıristiyan olan, doğayla olan bağını koparıp saban ve tırmığa, fırıncı küreği ile çıkrığa yönelen insanlığa farklı bir bakış açısı. Kitap küçük yazısı ve sayfa çokluğundan dolayı kolay okunmuyor. Fakat okurken bırakmak da istemiyorsunuz elinizden. İnanılmaz bir kurgu.