Kırıklar; bedeninde, yüreğinde en büyüğü ise kalbinde. Kafasının içinde, düşüncelerinde, rüyalarında, düşlerinde, gözünün değdiği parmaklarının dokunduğu her yerde. Ruhunda...
Kırgınlık, kırıklık... Geçmez kırıklık. Kırıktır çünkü hep üstünde kalır ve her battığında kendini hatırlatır. Kırık bu hiç unutturmaz. Hep batar. Bakarsın biri elinin kesilmesini göze alıp üstünden teker teker alır ama toz hâline gelmiş olanlar kalır. Onlar bazı anlarda, bazen de hiç olmayacak anlarda kendini hatırlatır..
Aşk dediğin, bilmediğin diyarlarda kaybolmaktır. Ah o kayboluş, bir insan en çok bu kadar güzel kaybolabilir ve insanın kaybolduğu yer en çok bu kadar güzel olabilir. O yer en çok kayıpken güzeldir. Ve ayrılık. Yolunu bulmak demektir. Ne acı. İnsan bazen aramadıkları şeyleri bulurlar. sonrası sihir bozulur öyle ya insan çıkışını bildiği yerden tekrar nasıl kaybolur? Yürek dediğin kaybolduğu yere aittir gidende kaybolmaya gider. Soramazsın nereye nasıl gittiğini. Çünkü soramazsın "Kaybolup gittiğin yer neresi?" Ah sevdiğim. Ben aşk diyarında hâlâ kayıp iken, yolunu mu buldun sen?
Denizin karşısında susuz kalmak, hayatta olmana rağmen yaşayamamakla aynı şeydi. Karşında kocaman bir derya var ama içemiyorsun, hayattasın ama nefes alamıyorsun. Birinin tuzundan diğerinin ise acısından. Ve Mısra acısına tuz basar gibiydi. Belki acı uyuştururda hissetmezdi...