“Herkes uyusun, gece ona kalsın ister bazen. Hikâyesi olsun ister. Bunu bilir: Gündüzün sesi duvara çarpıp duvar olurken, geceninki hep dokunulmazdır.”
“Çünkü ağaç hep vardır. Kökü evreni genişletir, dalları cümlelerimizi. Yaprakları birbirine dokunur bir sevinçle. İlk onlar duyar söylenecek olanı. Dildir ağaç.”
"Dünya dediğin bu işte! Döndükçe, başını da döndürüyor insanın. Sanki herkes aynı yöne dönmeliymiş gibi, aynı şeyleri yapmalıymış gibi... Okul, askerlik, evlilik...
Evlensinler bakalım. Durmasınlar, dönsünler..."
"Ayran ekşimişti. Serinlikten çok, acı bir tat bırakmıştı ağzında. Beklediği gibi olmamıştı bu sefer. Bu sefer... Nasıl olurdu? Aynı köylünün, köylüsünün getirdiği keçi sütündendi. Değişiklik keçide miydi yoksa köylüde mi? Sütte miydi yoksa ayranda mı? Yoksa? Evet ağzının tadı kaçmış artık. Ne dizlerinde derman, ne de yüreğinde heyecan kalmıştı. Sıradanlaşan radyo haberleri gibi yavanlaşıyordu hayat. Yitiyor muydu umudu? Hayır! Bir bekleyişi kalmıştı, ama..."
"Insanın acısını akıtacağı bir yer olmalı. Eski aşklarını gömebileceği... Örneğin bir çimenlik, toprağı açıkta bir çimenlik olmalı. Bahar yeşilinin arasından hayat görünmeli, kurduyla solucanıyla. Çıplak ayakları ısırganlar dolamalı, yakmalı insanın canını.
İnsanın kendi sevebileceği, acısı ile büyüyebileceği bir parça toprağı olmalı."