Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

8.7/10
3 Kişi
31
Okunma
4
Beğeni
1.656
Görüntülenme

Bekir Sıtkı Baykal Gönderileri

Bekir Sıtkı Baykal kitaplarını, Bekir Sıtkı Baykal sözleri ve alıntılarını, Bekir Sıtkı Baykal yazarlarını, Bekir Sıtkı Baykal yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Vatan, Hanımefendiler, öyle bir âfet-i candır ki ona olan muhabbet ve aşkımızdan hiçbirimiz fariğ olamayız ve olmamalıyız. Onun her zulmüne, her kahrına tahammül etmek, her evlâdının borcudur. Onun yüzünden ne elemler çeksek, onu bir an unutmayacağız. Uğradığı felâketten halâs için, onun saadeti için her fedakârlığı yapmak vazifemiz olacaktır.
Reklam
Ben bir elem manzumesiyim. Göğsümde yaralı bir kuş gibi çırpınan mini mini kalbimi dermansız ellerimle bastırdım. Nalân ve perişan huzur-i ismetinize çıktım. İstiyorum ki ruhumun ebedi iztıraplarını size de inleyeyim. Ah!... Benliğimi sarsan derin sızılar bari kanlı yaş halinde gözlerimden fışkırsalar vicdanında hissedip de bir türlü söyleyemediğim mersiye-i elemi ne kadar hazin ifade ederdi. Ne çare ki felaketimizin kuvveti göz yaşımı değil, bütün hayat menbalarımı kurutmuş. Muhterem hanımefendiler! Şu kış güneşinin battığı yerlerin kızıl seması gibi sevgili İzmir'imiz de bir yangın rengi bağlamış. Oralarda kirli hançerlerle mübarek vatanın pak sinesi deliniyor. Oralarda kudurmuş kurt vahşiliğiyle babalar parçalanıyor, analar boğazlanıyor. Oralarda melek kadar safgül gibi nazik kızların her şeyden kıymetli bir hazinesi mülevves ellerle paymal ediliyor. Ve bütün bu ateşle kan tufanı içinde boğulmakta olan öksüz ve yetim binlerce masum soğuktan, açlıktan titreyen zayıf kollarını size uzatarak niyazkâr bir sesle "zavallı vatanı ve bizi kurtarınız" diye yalvarıyor. Ötede Tanrı'nın siyahlara bürünen mukaddes Kâbesiyle bizim aramızdaki Maraş'ta kan içici insanlar, başka bir kurbangâh vücuda getirmişler. Bu arada koyun yerine, talihsiz milletimizin bedbaht evladı doğranıyor. Bu cehennemi mezbahtan yükselen feryad-ı matemlyi işitiyor musunuz? Yürekler dayanmaz bir acılıkla "zavallı vatanı ve bizi kurtarınız" diye ağlıyor.
Türkler medeniyetsizdir, diyorlar. Haşa yalandır. Şarkta, garpta medeniyet teessüs etmeden evvel Türkler Asya'da medeniyet kurmuşlardı. Medeni tanıdığımız milletleri gördük. Müsalemet-i cihanın temini için harp ettiklerini söyleyen milletleri de gördük. Eğer medeniyet, elinden silahını terk eden milletin boğazlanması demekse; İzmir'de hunhâr Yunanlıların tadadı kabil olmayan fecâyiini hiçbir teessür hissetmeden seyretmek, Adana'da, Ayıntap'ta, Urfa'da dökülen bigünah kanların şahidi olmak, işgal sahaları içinde yapılan cinayetleri ihzar etmek medeniyet ise, Türkler medeniyetsiz yaşamayı elbette bu medeniyete tercih ederler. Şimdi de son işgal Maraş, Hanımefendiler! Maraş, Sıvas'a üç gündür Sıvas'ın bir uzvu demektir. Maraş giderse Sıvas gider. Sıvas giderse Anadolu-i Şarki baştan başa gider. Anadolu-i Şarkı giderse Türklük biter. Mabetlerimiz, mukaddesatımız çiğnenir. Camilerimize çan takılır, namuslarımız pâymal edilir. İşte Hanımefendiler! Kadın, erkek ittihat edersek, düşmanlarımızın karşısında kavi bir kitle halinde bulunursak vatan kurtulur. Bugün ittihat ve ittifaktan başka çare olmadığını beş yaşındaki çocuk bile takdir ettiği halde maatteessüf ki bazan içimizde bunu takdir etmek istemeyen, bu memleketin, bu zavallı memleketin böyle hayırsız evlâtları da vardır. Fakat onlar ekseriyeti teşkil edemez, ekalliyette kalır. Hanımefendiler, düştüğümüz bu felâketten kendimizi kurtaracak yine kendimiziz. Derdimizin dermanını başka yerden aramağa hacet yoktur.
Bugün en büyük düşüncemiz memleketin saadet ve selâmetinde ve bu selâmete kavuşmak için erkek kadın, büyük küçük hepimizin çalışması lazımdır.
Reklam
Hocam...
Türk memleketlerinde bugün ecnebi bayrakları temevvüç ettirilirse; biz de bunlara sukût edersek; sevgili İstanbul'umuzun Hazret-i Fatih gibi şeci, kahraman padişahımızın birçok Türk kanları dökerek, ne büyük fedakârlıklar yaparak aldığı güzel paytahtımızın mukadderatı üzerinde laternalarla oynanacak olursa bize yaşamak yakışır mı? Biz o Fatih'in cesur evlatları değil miyiz? Onun mübarek ruhunun mekân-ı ebedisinde tazip edilmesine tahammül edebilecek miyiz? Elbette hayır! Değil mi Hanımefendiler!... Şarki Anadolu denilen içinde yaşadığımız elimizde kalan bu Türk Müslüman memleketlerinin baştan başa işgal altına alınmayacağını bize kim temin ediyor? Şimdiye kadar bi-gayr-ı hakkın vaki olan işgallerden adeta tevahhuş ettik; sabır ve tahammülümüz kalmadı. Memleketimizin böyle gözlerimizin önünde taksim edilmesine razı olacak mıyız? Sükût etmeyeceğiz. Hatta erkeklerimiz sükût etse bile biz etmeyeceğiz. Balta ile, bıçakla, sopa ile, hatta tırnaklarımızla düşmanlarımızın üzerine hücum ederek bu sevgili vatanımızı müdafaa edeceğiz. Bu mübarek topraklar ya bizim vatanımız yahut mezarımız olacak!.. Hem vallah, hem billâh değil mi Hanımefendiler? Elbet evet! Onların topları, mitralyözleri varsa, tarihin kendilerini telin edeceğinden korkmazlarsa, medeni tanıdığımız bu büyük milletler medeniyetsizliklerini tarihle de isbat etmek isterlerse, bize toplarıyla, mitralyözleriyle hücum etsinler. Biz ne toptan ne mitralyözden, ne ateşten kaçmayacağız. Vücutlarımızı kale yaparak memleketimizi müdafaa etmek için Anadolu kadınlarının hiçbir şeyden yılmaz, korkmaz, azimkâr kadınlar olduğunu göstereceğiz.
İnsanın doğduğu ve yaşadığı yere vatan derler, değil mi? Bir insan tasavvur eder misiniz ki bu kelime söylendiği zaman kalbi titremesin? Bir insan tasavvur eder misiniz ki vatanına karşı daima derin bir hiss-i muhabbet taşımasın? Elbet, evet Hanımefendiler.. Bahusus bugün için en mühim düşüncelerimiz vatan kaygusu; en büyük vazifemiz istiklâlimizi muhafaza etmek, vatanımızı kurtarmak, düşman eline teslim etmemektir. Bir tek Türk Müslüman kalıncaya kadar müdafaa etmek. Fakat zannetmeyiniz ki bu vazife yalnız erkeklere aittir. Hayır Hanımefendiler! Vatan, sevgili vatan, erkeklerin olduğu kadar da bizimdir. Biz de vatanın anasıyız. Vatanımızı, istiklâlimizi kaybedersek erkeklerden ziyade mutazarrır olacak biz kadınlarız. Çünkü ilk tarize biz uğrayacağız. Türk, Müslüman kadınlarının, yani bizlerin medar-ı iftiharımız, zinetimiz olan namuslarımız paymal edilecek. Kardeşlerimiz, evlatlarımız, babalarımız, zevçlerimiz vatanımızın müdafaası için çalışırken biz düşmanlarımızın çizmesi altında mı ezileceğiz? Onlara birer baziçe mi olacağız? Biz böyle bir zillete tahammül edebilir miyiz? Elbet hayır, değil mi Hanımefendiler?...
İstiklâlini kaybeden bir millet, en büyük rahata nail olsa bile artık o memleketin sahibi değildir, esiridir.
Eğer maksat Türk milletini boğmak, öldürmek, tamamen imha etmek ise bu gayr-ı mümkündür.
85 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.