Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Betül Yalçıner

Betül Yalçınerİç Bahçe yazarı
Yazar
Editör
7.9/10
10 Kişi
36
Okunma
0
Beğeni
2.009
Görüntülenme

Betül Yalçıner Gönderileri

Betül Yalçıner kitaplarını, Betül Yalçıner sözleri ve alıntılarını, Betül Yalçıner yazarlarını, Betül Yalçıner yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Aşkımın şiddetinden koptu gönlümün freni Doktor beni sanıyor hâlâ şizofreni
Kapalı şey hakkında, herkes vehim ve hayaline uygun masallar icât eder.
Reklam
Faruk Bayülkem başhekim olur olmaz, o dönemdeki İstanbul Gazeteciler Derneği Başkanı Burhan Felek'i ziyaret eder. Deli ve tımarhane deyimlerinin hastaları ve ailelerini kırdığını, üzdüğünü ifade ederek, akıl hastalarıyla ilgili haberlerin toplumu ürkütmeyecek, ruh sağlıklarını bozmayacak şekilde yayımlanmasını rica eder. Eskiden gazetelerin 1. sayfalarında ve büyük manşetlerle yayımlanan "Dikkat! Tımarhaneden azılı ve tehlikeli bir deli kaçtı, aramızda dolaşıyor" haberleri, "izinsiz ayrılan bir ruh hastası, tekrar akıl hastanesine yatırıldı" şeklinde topluma duyurulmaya başlanır. Bayülkem'in ifadesiyle: "Ruh hastaları bu sayede, Türk toplumunda layık olduğu yeri bulur."
Sayfa 65 - Okuyan Us Yayınları, 2.Basım, Kasım 2018Kitabı okudu
Deliliği, diğer hastalıklardan başka tarzda düşünüş, hekimlerden değil, hocalardan, papazlardan, şeyhlerden, sihirbazlardan yardım bekleyiş, en budala kafaların, en ham beyinlerin işidir. Nasıl dua ile tayyare uçmuyor, sihirle gemiler yürümüyorsa, hastalıklar da onlar gibidir. Dünyaya hakim olan ancak fendir. Bugün fen, sırf görgü ve bilgiye dayanarak diyor ki; delilik, beynin dış kıtasında, kabuğunda, bilhassa, beynin alna uygun yerinde bulunan hücrelerin bozulmasıdır. Bunu düzeltecek olan yine hekimliktir. Hâlâ gömleğinin yakasında gizlenmiş bir muska ile bize gelenler yok değil. Tabii cahil halk arasında, yobazlar saltanatının enkazı az çok duruyor. Tekkeler kapandı, manastırlar, dini ayinden başkasına cesaret edemiyor. Lâkin, perestişkârları kolay tükenmeyecek. Softalarına hâlâ yeter diyemeyen, batıl itikatları silip süpüremeyen, diğer Müslüman memleketlerde, bu adamların tesiri daha fazla.
Sayfa 57 - Okuyan Us Yayınları, 2.Basım, Kasım 2018Kitabı okudu
1930'lu yılların sonlarında Bakırköy'ün içinde, her biri büyük bir klinik kabul edilebilecek 30 servis vardı. Bir kısım servisler, paralizi jeneral, epilepsi, oligofreni gibi sadece bir hastalık grubuna ayrılmıştı. Ayrı bir beyin cerrahisi ve dahiliye servisi ile, 80 yataklı bir nöroloji servisi vardı. 10 yıl gibi kısa bir zamanda, boş bir arazi üzerinde harap olmuş bir Reşadiye Kışlası ve Toptaşı'ndaki tımarhaneden, bağları, bahçeleri, ağaçları, binaları ile küçük bir şehir yaratılmıştı.
Sayfa 47 - Okuyan Us Yayınları, 2.Basım, Kasım 2018Kitabı okudu
Sultan Hamid zamanında deli, mecnun, dâr-üş-şifâ, cinnet, ihtilal-i şuur gibi kelimeler yasaktı. Sultan Murad'ın cinneti meselesi, padişahı 35 sene bir kâbus gibi, bir 'idée obsédante' gibi iz'ac etti durdu. Onu hatırlatacak her kelimeden kuşkulanırdı. Hele 'ihtilal-i şuur' kelimesi, büsbütün turfa idi. Hem ihtilal, hem şuur. Delinin iyi olabildiğinden, iyileştiğinden bahsedilmezdi.
Sayfa 19 - Okuyan Us Yayınları, 2.Basım, Kasım 2018Kitabı okudu
Reklam
Hastalar, suçlularla aynı çatı altında yaşamaya, aynı kaderi paylaşmaya belki de ilk kez o zaman başlamışlar. Üstelik deli olmanın da bir tür suç sayıldığı bu özel dönemde, bu iki grubu birbirinden ayırt etmek pek de kolay olmasa gerek. Sözünü ettiğimiz bu dönemi, deliler açısından "özel" hale getiren, tahtta bulunan II. Abdülhamit'in, akıl hastası olan ve bu nedenle tahttan indirilen kardeşi V. Murad nedeniyle, delilerden son derece ürkmekte olmasıdır.
Sayfa 18 - Okuyan Us Yayınları, 2.Basım, Kasım 2018Kitabı okudu
Mongeri'nin, Süleymaniye Bimarhanesi'nin başına getirildiği bu dönemde, ülkede delilere ait hiçbir yasa ve düzenleme yoktur. Halkın akıl hastalığına ve akıl hastalarına bakışı, korku ve saygı ile acıma ve aşağılama arasında gidip gelmektedir. Hayatlarının nasıl geçeceğini, onlara nasıl davranılacağını, genellikle sosyoekonomik durumları belirlemektedir. Zenginler, hastalarını daha çok evde tutma eğilimindedirler. Cinler, periler tarafından zapt edildiğine inandıkları delilerini evlerinde, tenkiyeler, kan almalar, büyü çözmelerle iyileştirmeye çalışmaktadırlar. Fakirler ise hastalarını bimarhaneye koymakta tereddüt etmezler. Erkek hastalar, boyunlarına halka geçirilmiş ve zincirlerle bağlanmış olarak, kadınlar ise bir yük gibi çarşafa sarılmış olarak hastaneye getirilirler.
Sayfa 15 - Okuyan Us Yayınları, 2.Basım, Kasım 2018Kitabı okudu
Delilerin tarihini, akıllıların ağzından dinlemek ya da anlatmaya çalışmak ümitsiz bir çaba imiş.
Sayfa 11 - Okuyan Us Yayınları, 2.Basım, Kasım 2018Kitabı okudu
Bakırköy Akıl Hastanesi'nde çalışmak, bir zaman sonra orada yaşamaya, bu kasabanın bir hemşehrisi olmaya dönüşür. Gece indiğinde, sesler çekilip, yoğun bakımların, uykusuz hastaların, demli çaylarla yapılan gece yarısı kahvaltılarının zamanı başlar orada. Sessizlik, otoyoldan gelen homurtuları iç bahçedeki çamların, akas yaların, at kestanelerinin dallarından, yapraklarından süzerek getirir. Hava yoğunlaşır. Sanki, geçmiş olan bütün zamanlar katlanarak sizi sarar. Duvarların dışındaki zamanlardan farklı bir şeydir bu. Zamanı, dışarıdakilerden çok başka algılayan insanların üst üste yığılmış zamanları... Deliler zamanı.
Sayfa 11 - Okuyan Us Yayınları, 2.Basım, Kasım 2018Kitabı okudu
Reklam
Oldum olası tarihe meraklıyımdır.Ülkemin tarihi, yakın tarihimiz, hatıralar...
Sayfa 9 - Okuyan Us Yayınları, 2.Basım, Kasım 2018Kitabı okudu
Ord.Prof.Dr.Mazhar Osman'dan: Deli demek yasak
Son birkaç yüz senede büsbütün tereddiye uğrayan tımarhaneciliğimiz gerek inkılabın bidayetinde, gerek umumi harp mütarekesinde yüz kızartacak dereceye inmişti. Malum ya, Sultan Hamit zamanında deli, mecnun, darüşşifa, cinnet, ihtilali şuur gibi kelimeler yasaktı. Tababeti ruhiye kitabım meşrutiyet ilan olunur olunmaz basılmağa verildi. Muallim muavinliği için müsabaka imtihanına girmiştim, tahrisinde bu gibi memnu kelimeleri kullanmamağa dikkat etmekliğim sıkı sıkı tenbih edilmişti; hatta mektepten çıktıktan beş sene sonraya kadar doktor tabelalarında sinir hakimlerinin ihtisas unvanı, emrazı dimağiye ve akabiye mütehassısı idi. Sultan Murat'ın cinnet mes'elesi padişahı otuz beş sene bir kabus gibi, bir "idee obsedante" gibi iz'aç etti durdu; onu hatırlatacak her kelimeden kuşkulanırdı. Hele ihtilali şuur kelimesi büsbütün turfa idi, hem ihtilal hem şuur. DELİNİN İYİ OLABİLDİĞİNDEN İYİLEŞTİĞİNDEN BAHSEDİLEMEZDİ, ÇÜNKİ MAAZALLAH SULTAN MURAD'IN DA İYİLEŞMESİ HATIRA GELEBİLİRDİ... Tabii böyle bir devirde bimarhanenin ne halde olabileceği tahmin olunabilir.
Sayfa 17
... kronik hastaların yatırılıp ölünceye kadar unutulduğu; kuş uçmaz, psikiyatr asla geçmez L-Blokları'na sadece ilaç araştırmalarında denek lazım olunca kariyer icabı uğranılsa da Bakırköy'de mutluyduk... Çünkü bunları düzelteceğimize dair inancımız vardı ve usul usul başlamıştık.
Sayfa 52 - Fatih Altınöz
Bir servis şefi, sadece ve sadece hasta onun oda kapısını açıp içeri girdiği için, sadece bu gerekçeyle kapıya çıkıp 'ÜÇ-BİR' işareti yapardı mesela... "ÜÇ HALDOL, BİR AKİNETN ENJEKSİYON olarak bu hastaya uygulansın" demekti bu ve bu uygulamanın tıbbi gerekçesi hastanın, şefin oda kapısını çalarak ya da çalmaksızın içeri girmeye cüret edecek kadar gerçeği değerlendirme yetisinden yoksun olmasıydı şefe göre. Korku filmi gibiydi. Buna da katlanırdık çünkü mücadeleye başlamıştık usul usul...
Sayfa 53 - Fatih Altınöz
O zamanlar 'beleş' kongre peşinde değildi hiç kimse; ilaç firmalarının doymak bilmez, şımarık ergenleri haline dönüşmemişti henüz psikiyatrlar... Kongrelere giderdik ama kendi delik cebimizden.
Sayfa 52 - Fatih Altınöz
38 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.