Üretken tüketici deyimi, üretici ile tüketici kelimelerinin bir birleşimidir. Üreticiler para kazanır. Tüketiciler para harcar. Üretken tüketiciler ise ikisini birden yapabilir. Üretken tüketiciler para harcarken para kazanır.
Gerçek şu ki büyük indirimlerden bir şey satın aldığınızda gerçekten 'tasarruf etmiş' olamazsınız. Evet, indirimden aldığınız zaman daha az para harcarsınız. Fakat yine harcıyor olursunuz. Ve harcama sizin banka hesabınızı azaltır.
Özet olarak, Üretken Tüketmenin anahtarları daha ucuza değil, daha akıllıca satın almak...kısa vadeli değil, uzun vadeli, düşünmek...ve müşteri gibi değil, mal sahibi gibi düşünmektir.
50'lerin o eski "bilim kurgu" filmleri eğlenceli olmakla birlikte, bilimden daha çok kurguydular. Yalnızca 50 yıl sonra, bugün işlerin tam tersi olduğu bir dünyada yaşıyoruz -bilim kurgudan daha garip!
İnsanlar bir şeyin fiyatından bahsederlerken, genellikle kastettikleri, bir ürün veya hizmetin karşılığında ödemeye razı oldukları para miktarıdır. Fakat benim "fiyat" kelimesi için farklı bir tanımım var: Fiyat, istediğinizi elde etmek için vazgeçmek zorunda olduğunuz şeydir.
Görüyorsunuz, indirimlerden alışveriş yapan insanlar paradan tasarruf etmek için zamanlarını harcıyorlar. Bu büyük bir hatadır çünkü zaman en değerli varlığımızdır! Mutlu, doyumlu insanlar zamanın değerini anlar, bu yüzden paradan tasarruf etmek için zamanlarını harcamazlar - zamandan tasarruf etmek için para harcarlar!
Görüyorsunuz, eskiden insanların başarısızlık korkusu yüzünden değişimden kaçtıklarını veya büyük fırsatları göz ardı ettiklerini düşünürdüm. Ve evet, çoğu insan bu nedenle değişimden kaçınır.
Fakat yaşlanıp olgunlaştıkça, çoğu insanın başarıdan, başarısızlıktan daha çok korktuğunun farkına vardım. Başarıdan korkanlar başarıdan kaçarlar, veya daha da kötüsü, başarıya layık olmadıklarını düşündükleri için ona kendileri engel olurlar.
Hepimiz kendimizi değersiz hissetmek üzere şartlandırıldık. Kulağımıza gelen eleştirileri içselleştiriyoruz. İnsanların bize biçtikleri sınırlamaları kabul ediyoruz. Sonuç olarak, kaç yaşında olursak olalım, hepimiz içimizde bastırılmış bir çocuk taşıyoruz. Ve, içimizdeki bu çocuk bize sık sık değersiz olduğumuzu hatırlatıyor.