Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Bruce Springteen

Bruce SpringteenBorn to Run yazarı
Yazar
8.0/10
3 Kişi
8
Okunma
2
Beğeni
281
Görüntülenme

Bruce Springteen Sözleri ve Alıntıları

Bruce Springteen sözleri ve alıntılarını, Bruce Springteen kitap alıntılarını, Bruce Springteen en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Tanrı'nın unuttuğu bu dünyada tek bir dileğim olsa, çocuklar Hatalarınızın kendi hatalarınız olmasını dilerdim Günahlarınızın kendi günahlarınız olmasını...
Sayfa 150 - Doğan Kitap - "Long Time Comin"Kitabı okudu
Biz eski ve çözülmemiş bir yapbozun uyumsuz ve eksik parçaları, ayrıksı ve yüksek potansiyelli bir bütünün özlem içindeki bileşenleriydik.
Sayfa 253
Reklam
Genellikle sana bahşedilmiş en büyük yetenekler, aynı zamanda en büyük lanetlerindir. Rock tarihinde tarihi albümler yapmış ve hâlâ şarkı söylemeye devam eden o acayip sesleri düşün. Sonra destekleyici yeteneklerini geliştir, çünkü hiçbir zaman kalbinden neyin çıkıp ağzına giden yolu bulacağını bilemezsin.
Sayfa 505 - Doğan KitapKitabı okudu
Bir deniz komandosu olan Terry altmışlar ve yetmişlerdeki öfkeli Jersey Sahili batakhanelerinin son büyük temsilcisiydi. Bar işletmecisi, korkulan güvenlik görevlisi, cankurtaran, baba, büyükbaba, sadık bir arkadaş ve iş arkadaşıydı; Magic'teki "Terry's Song"u onun için yazmıştım.
Sayfa 495 - Doğan KitapKitabı okudu
Annemin ruhu, sevgisi ve duygusal gücü sayesinde, hayatın karmaşıklıklarına karşı bir hevesim, neşeli ve iyi vakit geçirmek konusunda bir ısrarım ve zor zamanları atlatmak için gerekli olan sabrım vardı. Acaba dünyada, Sam Cooke'un "Good Times” şarkısından daha rahatlatıcı ve daha hüzünlü bir şarkı var mıdır? Bitap düşmüş, kendini ve eski dünyanın yöntemlerini bilen bir sesti... “Get in the groove and let the good times roll... we gonna stay here 'til we soothe our soul... if it takes all night long..." Yavaş yavaş, ellilerin sonu ve altmışların başlarındaki müziğin notaları kemiklerime işledi.
Sayfa 57 - Doğan KitapKitabı okudu
Annem işe gidiyor; bir gün bile kaytarmıyor, asla hasta olmuyor, asla morali bozulmuyor, asla şikayet etmiyor. Onun için iş katlanılması gereken bir yük değil, bir enerji ve zevk kaynağıymış gibi görünüyor.
Sayfa 46 - Doğan KitapKitabı okudu
Reklam
Clarence'ın elleri her zaman ağır taşlar gibiydi ama onları omzuna koyduğunda, dünyanın en rahatlatıcı ve güven verici hissi vücuduna ve kalbine dolardı. Bu çok güçlü ve çok nazik bir andı; C, yanımdaydı.
Sayfa 482 - Doğan KitapKitabı okudu
...tehlikeli biçimde hiçliğe sürüklendiğimi hissettim. Ödünç alınmış ve anlaşamadığım bir beden ve zihnin içinde bir yabancıya dönüştüm.
Sayfa 508 - Doğan KitapKitabı okudu
İlköğretimin tamamlamadan birkaç ufak ceza almıştım; boynumdaki kravat ben boğulana kadar sıkıldı, kafama vuruldu, karanlık bir dolaba kilitlendim ve ait olduğum yerin burası olduğu söylenerek bir çöp kutusuna kapatıldım. Bunlar ellili yıllarda Katolik okullarında çok olağan şeylerdi. Yine de hepsi ağzımda kötü bir tat bıraktı ve beni dinime sonsuza dek yabancılaştırdı.
Bruce SpringteenKitabı okuyor
Evim - Bruce Springsteen Otobiyografisi
Neredeyse fakirdik, ama ben hiç böyle düşünmezdim. Giysilerimiz, yiyeceğimiz ve yataklarımız vardı. Daha kötü durumda olan beyaz ve siyahi arkadaşlarım vardı. Ailem çalışıyordu; annem bir avukatın yanında sekreterdi ve babam da Ford'daydı. Evimiz eskiydi ve kısa süre içinde yıkılıp gidecek gibiydi. Bütün evi ısıtmak için sahip olduğumuz tek şey, salonda duran bir gaz sobasıydı. Ailemin uyuduğu üst katta, kış sabahları uyandığında kendi nefesini görebilirdin. En eski çocukluk anılarından biri gazyağı kokusu ve sobanın arkasından gazyağı dolduran büyükbabamın görüntüsüdür. Tüm yemeklerimiz mutfaktaki kömürlü bir fırında pişerdi ve çocukken su tabancamla ona ateş edip sıcak, demir yüzeyinden buharın yükselişini izlerdim. Külleri arka kapıdan “kül yığınına” taşırdık. Her gün o toz yığınının içinde oyunlar oynar, gri kömür külüne bulanmış halde geri dönerdim. Küçük bir buzdolabına ve kasabadaki ilk televizyonlardan birine sahiptik. Ben doğmadan önce büyükbabam Springsteen Kardeşler Elektrikçi Dükkanı'nın sahibiydi. Yani televizyon çıktığında önce bizim eve gelmişti.
Sayfa 22 - Doğan KitapKitabı okuyor
Reklam
Motorumun önünde rüzgarlık olmadığı için, saatte doksan beş kilometre hızla esen bir rüzgar sürekli göğsüme çarpıyor, beni koltuğumun sırtına yapıştırıyor, nazikçe üç yüz kiloluk, hızla giden bu çelik yığınının üstünden atmakla tehdit ediyor ve bana bir sonraki an konusunda hiçbir garantimiz olmadığını hatırlatıyor... Ayrıca her şeyin ne kadar iyi olduğunu; bugün, bu hayatta ne kadar şanslı olduğumu hatırlatıyor. Otobandan karanlık bir yan yola doğru dönüyorum. Uzun farlarımı yakıp önümdeki düz çiftlik arazilerinde geyiklerin olup olmadığına bakıyorum. Etrafta bir şey göremeyince, gaza sonuna kadar basıp aceleyle evimin kollarına doğru ilerliyorum.
Sayfa 517 - Doğan KitapKitabı okudu
Bir enstrüman ve onu nasıl kullanacağına dair içgüdüsel bir bilgiyle doğacak kadar şanslıysan, gerçekten de kutsanmışdır.
Sayfa 505 - Doğan KitapKitabı okudu
Ben hem babamın sevgisinden hem de yarış pistlerinden uzaktaydım!
Sayfa 40 - Doğan KitapKitabı okudu
Başını biraz belaya soktuysa da ne olurdu ki? Gerçek dünya belalarla doluydu ve eğer bunu istiyor ve özlemini çekiyorsan, hazır olman iyi olurdu. Hakkın olana sahip çıkmaya ve onu bırakmamaya hazır olman gerekirdi, çünkü “onlar” bunu sana bedavaya vermeyecekti. Risk alman ve bedel ödemen gerekirdi. Yaşam sevgisi, varlığının yoğunluğu, hayata karşı tutkusu ve ailesi üzerindeki hükmü onu hayatımda hiç olmayan bir erkek figürü haline getiriyordu. Heyecan verici, korkutucu, teatral, kendini mitolojik bir kahramanmış gibi anlatan, kendiyle övünen biriydi... Bir rock yıldızı gibi! Bunun dışında, tepedeki evden çıkıp kaldırıma ayak bastığın andan itibaren, benim ailemde DÜNYAYI KADINLAR YÖNETİYORDU! Erkeklerin, iplerin onların elinde olduğuna inanmasına izin veriyorlardı, ama en yüzeysel gözlem bile bunun doğru olmadığını ortaya koyardı.
Sayfa 34 - Doğan KitapKitabı okudu
Yağmur yağdığında nemli hava, kasabanın doğu ucundaki Nescafé fabrikasından yükselen nemli kahve çekirdeklerinin kokusuyla birlikte kasabamızın üstünü bir battaniye gibi örterdi. Kahveyi sevmezdim, ama o kokuyu severdim. Rahatlatıcıydı; bütün kasabayı ortak bir duyusal deneyimle birleştiriyordu; iyi bir iş kaynağıydı ve gürültüsüyle kulaklarımızı dolduran değirmen gibi, kasabamıza iş alanı sağlıyor ve canlılık getiriyordu. Burası insanların hayatlarını kazandığı, acı çektiği, küçük keyiflerin tadını çıkarttığı, beyzbol oynadığı, öldüğü, seviştiği, çocuk yaptığı, bahar akşamları sarhoş olana kadar içtiği ve bizi, evlerimizi, ailelerimizi ve kasabamızı mahvetmek isteyen şeytanlardan uzak durmak için herkesin elinden geleni yaptığı bir yerdi; bunu duyabilir, koklayabilirdiniz. Biz burada, çan kulesinin gölgesinde, yaşanan her şeyin gerçek olduğu, her şeyin tuhaf biçimde Tanrı tarafından kutsandığı, kalpleri durduran, dudak uçuklatan, ırk ayaklanmaları yaratan, farklı insanlardan nefret eden, ruhları titreten, sevgi ve korku üreten, kalp kıran, New Jersey'nin Freehold kasabasında yaşıyorduk. Hikâye başlasın.
Sayfa 20 - Doğan KitapKitabı okudu
49 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.