Doğru kaynaklar ve gerçek belgelerle hazırlanmış tarafsız olarak yorumlanmış ve geçmişten günümüze ışık tutan güzel bir çalışma. Sıkılmadan bi solukta okunacak bir kitap.
Osmanlı döneminde hem ruhani hem de cismani anlamda doğrudan patrikliğe bağlı kilise ve okul hastane gibi kuruluşlar bugün vakıflar genel müdürlüğüne bağlı olarak vakıflar kanunu ile idare edilmektedir.
Kuruluş aşamasında bir başpskoposluk olan İstanbul Ermeni Patrikliği, diğer kilise merkezlerine bağlı bölgelerin kendisine bağlanması ile hem ruhani hem cismani anlamda yargı alanını genişletmiştir.
Yeryüzünün ilk kilisesi olarak kabul edilen Ermeni ana kilisesi Vağarşabat’ta kurulmuştur, bu kilisenin kurulduğu yer Tanrı’nın biricik Oğlu indi anlamında Eçmiadzin olarak isimlendirilmiştir.
Eğer bir kilisenin çıkışı havarilere dayanıyorsa doğrudan apolistik kilise, yok eğer daha önce kurulmuş apolistik bir kiliseye dayanıyorsa dolaylı apolistik kilise kimliği taşır. Bu bağlamda ortodoks Ermeni kilisesi doğrudan apolistik kilisedir.
Ermenilerin tarih boyunca Anadolu’nun doğusunda farklı milletlerin arasında dağınık şekilde yaşamış olmaları, onların hristiyanlık öncesi dinlerinde geniş ve karışık bir Tanrı’lar panteonuna sahip olmalarına sebep olmuştur.
Süryaniler, sakramentleri arasında secdeli namaz olan tek kilisedir. Sakramentlerinde ihtilaf olmakla beraber altı tanedir: namaz, oruç, vaftiz, evlenme, ölüm ve tevbe- itiraf.
İstanbul Patriği Roma piskoposu papaya göre ikinci derecede bir nüfuz ve tesire sahiptir. O hala ekümenik patrik ünvanını taşır ve bütün Doğu kiliselerine göre üstün tutulur.