Ebeveynler ve çocuklar arasındaki şefkatli etkileşim, hem anne hem baba hem de çocuk için faydalı ve gereklidir, karşılıklı ve mutluluk verir.
Yaralı döngü böylece harekete geçer; Çocukğunuza sarıldıkça oksitosin salgılanır, sevgi bağları güçlenir, aileye denge ve mutluluk hakim olur. Bu da çocuğun uyumlu gelişimi için önemli bir faktördür.
Baba- çocuk arasındaki ilişki her zaman anne-çocuk ilişkisinden çok daha az ilgi gören bir konu olmuştur. Bu aynı zamanda oksitosin ile babanın çocuğuyla olan ilişkisi arasındaki bağlantının incelenmesi için de geçerlidir.
Ebeveynler ve çocuklar aynı dünyada yaşamazlar. Zamana dair sahip oldukları fikirler tammen farklıdır çünkü çocuk beş altı yaşına kadar kavramına sahip değildir.
Çok kötü deneyimler yaşayan çocuklar, genellikle her türlü insan etkileşimine karşı bir şüphe duyar ve kimseye güvenmez. Başkalarıyla bağ kurma yeteneğini de yavaş yavaş kaybeder. Sürekli bir çaresizlik içinde ve endişe duyguyla yaşar.
Sevgi, güven, öz empati, şefka, yardımlaşma, adalet duygusu , kızgınlık, hayal kırıklığı, utanç gibi duygularo devreye sokarak sosyal ilişkilerimizde çok önemli bir rol oynar.
Açık bellek, hipokampus ve kortikal yapılarla bağlantılı olan sinir ağlarının oluşmuş olmasını gerektirdiğinden, bilinç bir belleğin gelişimi, bu sistemlerin gelişmiyle doğru orantılıdır.
Birçok kadın dolu yaşamak ve içsel doygunluğun verdiği mutluluğu yaşamak ister. Bu da aynı zamanda hem birey anne hem de kadın olabilmek anlamına gelir.
Bazı erkekler de çocuklarının doğumu sonrasında kendilerini hassas hissedebilir. Yetersizlik, öfke, kaygı gibi karmaşık duyguların öznesi olabilirler. Ama bu durum erkeklerde kadınlara oranla kendini az gösterir.
Çocukların duygusallığı ve ilişki kurma isteği hayatının ilk anlarından itibaren başlar. Annesinin karnındayken bile etrafındaki insanlara karşı oldukça duyarlıldır. Bu temas saygılı, sevecen ve yumaşak olduğu sürece bebek canlanır ve bu şefkatli kişiyle tanışmak için ilk adımı atar.