Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Cem Doğan

10.0/10
3 Kişi
11
Okunma
1
Beğeni
336
Görüntülenme

Cem Doğan Gönderileri

Cem Doğan kitaplarını, Cem Doğan sözleri ve alıntılarını, Cem Doğan yazarlarını, Cem Doğan yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Osmanlı ordusunda frenginin artışına yol açan etkenlerden biri II. Abdülhamid döneminde frengi hastalarının askerden muaf tutulmaları olmuştu. Yemen çöllerinde askerlik yapmak istemeyenler, bilinçli olarak frengi kapmaya başlamışlardı. 1902 yılına ait bir belgede bu iddiayı doğrulayacak biçimde Kastamonu vilayetinin Düzce kazasındaki ahalinin çoğunda frengi bulunduğu belirtilmekteydi. Bu sebeple de Düzce'den askere alınıp Yemen'e gönderilen erlerin % 95'i vefat etmekteydi.
Sayfa 379 - Tarih Vakfı Yurt YayınlarıKitabı okudu
Osmanlı toplumunda pezevenkliğin lonca olarak örgütlenmiş biçimine ise en detaylı haliyle Evliya Çelebi'nin (1611-1685) anlatılarında rastlanmaktadır. Çelebi'ye göre, İstanbul'da 500 adet "esnâfı-gidiyân-ı müflisari”, yani kadın ve erkek taciri vardı. Ancak Çelebinin verdiği rakamın ortalama bir değere işaret ettiği anlaşılıyor. Ona göre, bu gibi kimseler sayıca çok fazlaydı ama o dönemde fuhuş kurumsal bir arayüze sahip olmadığından pezevenklik edenlere ilişkin nicel bir tahmin yürütmek imkânsızdı.
Sayfa 283 - Tarih Vakfı Yurt YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Abdülhamid’in Gözdesi Zampara Fehim Paşa
Fehim Paşa belki de II. Abdülhamid döneminin en nüfuzlu zamparasıydı. 19. yüzyılın sonlarında İstanbul'un fuhuş âleminde ismini duyuran Cihanyandı Lütfiye Hanım'ı da yakından tanıyan Fehim Paşa'nın döneminin güzellerinden birçoğuyla münasebeti olmuştu. Hatta Fehim Paşa'nın, dostlarından biri olan Margrit'le (Margarethe) yaşadığı aşk tüm İstanbul'un uzunca bir süre bu dedikoduyla çalkalanmasına neden olmuştu. Asıl adı Margarethe Morgan olan bu kadın 1900 yılında İstanbul'a gelerek Beyoğlu'ndaki Konkordiya Tiyatrosu'nda çeşitli gösteriler sergileyen bir cambaz ailesinin en büyük kızıydı. O dönemlerde 18 yaşında bulunan Margarethe'i metres olarak tutan Fehim Paşa ise henüz 23 yaşındaydı. Sermet Muhtar Alus'un bildirdiğine göre, Fehim Paşa metresi Margarethe'a Şişli'de çok büyük bir konak kiralamış ve emrine de birçok uşak sunmuştu. Margarethe dönem istanbulu'nun en ünlü mağazaları olan Au Lion, Dron, Bon Marchâ ve Bazar Allemand gibi yerlerde hesap açarak istediğini almaktaydı. Fehim Paşa'nın İstanbul'u haraca kesen kabadayı bir tip olduğu, saraya olan yakınlığına da güvenerek başına buyruk hareket etmesinden anlaşılıyor. Ergun Hiçyllmaz'ın ifadesine bakılırsa Fehim Paşa çapkınlığıyla İstanbul'da öyle ün kazanmışdı ki, Paşa'nın eğlence âlemlerindeki en etkin yılları olan 1900-1906 arasında analar onun arabasını görünce kızlarım saklar hale gelmişlerdi.
Sayfa 278 - Tarih Vakfı Yurt YayınlarıKitabı okudu
Askerlerin fahişelerle kurdukları ilişkiyi genelevlerden çok hususi mekânlarda tesis etmelerine belki de en ilginç örnek 1920 Haziran'ında yaşanmıştır. Sadrazam Damat Ferid Paşa'nın köşklerinin korunmasına memur sekiz Kuva-yı İnzibatiye (Halifelik Ordusu) askeri köşkün bahçesindeki karakolda ikamet etmekteydiler. Askerler âlem yapmak istemiş ve karakola bir fahişe getirmişlerdi. Olayı haber alan polis ve jandarmalar duruma el koymak istemişlerse de hovardalardan Çavuş Ali üzerlerine ateş açmıştı. Merkez kumandanlığı durumu öğrenince çapkın askerlerle kafakola getirdikleri fahişeyi tutuklamıştı.
Sayfa 278 - Tarih Vakfı Yurt YayınlarıKitabı okudu
SOKAK VE İKTİDAR
Sokağın kontrol edilemezliği, buranın iktidara her zaman için bir meydan okuma alanı olduğunu ima eder. Bu yüzden de, bir kenti denetim altında tutmak isteyenlerin işe çoğu kez sokaklardan başlaması gerekir. Çünkü sokağı kontrol etmek bir bakıma kent toplumunu kontrol etmektir. Böylece, önceden kestirilemeyen hadiselerin mekânı olan sokak düzenlenir, işaretlenir ve gözetilir. Ancak yine de tekinsiz bir alan olma özelliğini korur. Bu, sokağın paradoksudur: sokaklar iktidara ne kadar dâhil edilirlerse dışlayıcılıkları da o oranda artar.
Sayfa 230 - Tarih Vakfı Yurt YayınlarıKitabı okudu
Sebilürreşad da yayınlanan bir makalede de çok eşliliğin yokluğu fahişeliğin artmasıyla ilişkilendirilmiştir. Buna göre asıl mesele poligami değil sokaklarda ellerinde vesikalarıyla dolaşıp Müslüman gayrimüslim ayrımı yapmadan önüne gelenle birlikte olan İslam kadınlarının engellenmesiydi.
Sayfa 218 - Tarih Vakfı Yurt YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Osmanlı topraklarına gerçekleştirilen gezilere dayanan seyahatnamelerin birçoğu “Şarklı olma” söylemini uzun süre boyunca kurgulamanın bir yolu olmuştur. Batılı imgelem de hayat bulan “Şark cinselliği” harem, hamam, köle pazarı, cariyeler, harem ağları, çok eşlilik ve eşcinsellik gibi kurgusallaştırılmış aygıtlardan oluşan bütün bir cephaneliği kullanarak 18. yüzyıldan itibaren Avrupa’nın görsel ve sözlü sanatsal üretimin de önemli bir yer kazanmıştır.
Sayfa 218 - Tarih Vakfı Yurt YayınlarıKitabı okudu
Irvin Cemil Schick'in Voltaife'den aktardığı mecazda da görüldüğü gibi, "Asya ve Afrika’nın bazı bölümlerinde haremler ve çokkarılılık olmasaydı, onları Avrupalıların icat etmesi gerekecekti. Ama Asya ve Afrika'da var oldular ve gerek Türkiye'ye gerekse genel olarak İslam'a karşı Batı'nın tutumu yüzyıllar boyunca "Şark cinselliği” değişmecesi üzerine odaklanarak ahlaki infial ile bastırılamaz şehvet düşkünlüğünden oluşan bir birleşim tarafından şekillendirildi.
Sayfa 217 - Tarih Vakfı Yurt YayınlarıKitabı okudu
Fuhuşun İstanbul'da devletçe düzenlenen, sağlık muayenesi usulüne tabi tutulan, gerektiğinde cezalandırılan ve nihayet vergilendirilen bir kurum haline gelmesi II.Abdülhamid dönemine denk düşer. Bunda yasadışı biçimde çalışan fuhuş mekânlarının kontrol altına alınmasına yönelik zorunluluk da diğer unsurlar kadar etkili olmuştu. 1887 yılında Mizan'da çıkan bir yazıda, "İstanbul'daki fuhuşhaneler o kadar çoğalmıştır ki, bunlar dağıtılmak istendiğinde zaten kendi yaratıkları pisliğin birkaç katını İstanbul sathına yayacak kadar f*hişe yetiştirmişlerdir” denilmesi de dikkati bu noktaya çekmektedir•
Sayfa 158 - Tarih Vakfı Yurt YayınlarıKitabı okudu
Gelir dağılımı o kadar dengesizleşti ki, 1917 yılında bir hamal ayda 7.500-9.000 kuruş arasında bir gelire sahipken orduda çaIışan bir generalin maaşı da ancak bu kadardı.
Sayfa 119 - Tarih Vakfı Yurt YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Balkan Savaşı'nı müteakip 1913 yıhnda kurulan Osmanlı Türk Hanımları Esirgeme Derneği de savaş sonunda kimsesiz kalan kız çocuklarının ve kadınların sorunlarına eğilmişti. Bunların başında kız çocuklarının eğitimi ve ilerde iş yaşamına katılabilmeleri için gerekli becerileri elde etmeleri geliyordu. Derneğin hedefleri arasında kadınlar için yeni iş alanlarının açılmasına yönelik bir talep de mevcuttu. Böylece kadınların emeği ülke ekonomisi için de bir katkı sağlayacaktı.
Sayfa 117 - Tarih Vakfı Yurt YayınlarıKitabı okudu
Geçim sıkıntısı yüzünden fuhuş yapan kadınlardaki nicel artış, Balkan Savaşları sırasında İttihad ve Terakki iktidarının farklı bir uygulamayı hayata geçirmesine yol açmıştı. Kadınlar askerî dikimhanelerde istihdam edilmişti. Böylelikle bu kadınların geçimlerini "namuskârâne” teminleri sağlanmıştı.
Sayfa 117 - Tarih Vakfı Yurt YayınlarıKitabı okudu
Osmanlı İmparatorluğu’nda Müslüman Osmanlı kadınlarının f*hişelik yapması, hapis ve sürgün cezalarıyla sonuçlanan çok ağır bir suçtu. Ancak özellikle savaş yıllarının olumsuz ekonomik koşullarında, çok sayıda Müslüman Osmanlı kadını kendilerinin ve çocuklarının yaşamını sürdürebilmek için bu suça teşebbüs etmişlerdi.
Sayfa 117 - Tarih Vakfı Yurt YayınlarıKitabı okudu
1907 yılında İstanbul’daki tüm hanelerin %14’ünün reisi kadındı. Bunların %32’si yalnız yaşamaktaydı. %14’lük bir dilim ise aile içermeyen hanelerde, evlerini başka bir veya birkaç kadınla paylaşarak hayatlarını sürdürüyordu.
Sayfa 113 - Tarih Vakfı Yurt YayınlarıKitabı okudu
93 Harbi olarak anılan Osmanlı-Rus Savaşı (1877-1878) da bir göç hareketine yol açtı. Kemal Karpat'ın verdiği bilgiye göre, bu dönemde Rus askerleriyle Bulgar çeteleri 200.000 ile 300.000 Müslüman'ı katletmiş; Tuna'dan İstanbul'a kadar yayılmış bir alanda yaşayan 1.000.000'unu da yerinden yurdundan etmişti. Bu savaşta Kafkasya bölgesinden Çerkezler, Çeçenler, Abazalar, Dağıstanlılar, Acara bölgesinde yaşayan Müslüman Gürcüler (Acaralar), aktif olarak Osmanlı Devleti'nin yanında savaşa katılmışlardı. Bunların birçoğu ise savaştan sonra İstanbul'a yerleşmişti. Netice itibariyle, 10 Eylül 1879 tarihine kadar Rumeli'den sadece İstanbul'a 387.804 göçmen verilmişti.
Sayfa 68 - Tarih Vakfı Yurt YayınlarıKitabı okudu
33 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.