Cemil Sönmez Sözleri ve Alıntıları
Cemil Sönmez sözleri ve alıntılarını, Cemil Sönmez kitap alıntılarını, Cemil Sönmez en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Mustafa da bir çocuktu. O'nun da her çocuk gibi özlemleri, tutkuları, çocuksu davranışları vardı. O insanüstü bir varlık değildi. Ama tarihin yetiştirdiği, çeşitli alanlarda üstünlük gösteren ender kişilerdendi.
Sayfa 47 - Atatürk Araştırma Merkezi
Hiç kuşkusuz öğretmenleri en iyi anlayan ve anlatan devlet adamıdır Atatürk.
Sayfa 238 - Atatürk Araştırma Merkezi
Makbule Atadan anlatıyor:
Bir gün ağabeyim Atatürk'e: “Yörük nedir?" diye sorduğumda, ağabeyim de bana: "Yürüyen Türklerdir." dedi.
Sayfa 9 - Atatürk Araştırma Merkezi
Atatürk:
"Büyük Türk Devriminin aziz besleyicileri öğretmenlerdir.”
Sayfa 107 - Atatürk Araştırma Merkezi
Düşünce ve eylem adamıdır Mustafa Kemal Atatürk.
Atatürk Araştırma Merkezi
Atatürk’ü tekeline alan tiplere gelsin!
Atatürk'ü sevmek O'nu biçimsel olarak değil de, özde tanımakla olur.
Atatürk Araştırma Merkezi
Lanet olası çomarlar her dönem var!
Adıyla anılan okulunda Şemsi Efendi, kendi düzenlediği harf ve hece tablolarıyla öğrencilerine kısa zamanda okuma yazmayı öğretmiştir. Okuma yazma çocuklar için artık zevkli bir uğraş haline gelmiştir. Şemsi Efendi okuluna devam eden öğrencilerin ana ve babaları çocuklarının bu başarılarını gördükçe Şemsi Efendi'nin ünü de artmıştır. Ne var ki, yenilikçi birçok öğretmenin başına gelenler Şemsi Efendi'nin de başına gelir. Kimi çevreler, birçok yeniliklerde olduğu gibi O'nun bu yeni usulle eğitim-öğretim yapmasına karşı çıkarlar. Okulu basılır, sıralar, yazı tahtası kırılır, yolu kesilir, ölümle bile tehdit edilir. Ama hiç bir şey O'nu yolundan döndüremez.
Sayfa 25 - Atatürk Araştırma Merkezi
Güzel anekdot
O, kendisinde insanüstü bir varlık olduğunu söyleyenleri hiç hoş karşılamamıştır. Çocukluğundaki bakla tarlasındaki bekçiliğini de söylemekten hiç çekinmemiştir.
Münir Hayri Egeli bir anısında şöyle anlatır bunu: “Atatürk, kendisinin insanüstü bir varlık olduğunu söylemelerini hiç hoş karşılamazdı. Çocukluk arkadaşı Nuri Conker'in sert çıkışlarını büyük bir neşe ile dinler ve hepimizin önünde tekrarlattırırdı. Bir gün adını söylemek istemediğim bir kişi: “Paşam." demişti. "Kimbilir çocukluğunuzda ne ayrı bir insandınız. kimbilir ne olağanüstü anılarınız vardır?" Atatürk güldü ve Nuri Conker'e döndü: "Nuri anlatsın." dedi. Nuri Conker her zamanki alaylı diliyle: “Bakla tarlasında karga çobanlığı ederdi." cevabını verdi. Deminki soruyu soran kişi sözünün bu hale dökülmesinden fena halde ürktü. Soruyu ortaya attığına bin kere pişman oldu. “Aman efendim." diyecek oldu. Atatürk hemen sözünü kesti: “Bana insanlar üstü bir doğuş yapmaya kalkışmayınız. Doğuşumdaki tek olağanüstülük Türk olarak dünyaya gelmemdir." dedi.
Sayfa 47 - Atatürk Araştırma Merkezi
Şimdi ise tam tersi yönde bir yol izliyoruz!
Unutulmamalıdır ki, Türkiye'nin aydınlık, çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmasının yolu, Atatürk ilke ve inkılâplarının aydınlığındadır.
Sayfa 238 - Atatürk Araştırma Merkezi
Atatürk’ün şeceresi
"Mustafa Kemal'in hem baba, hem de anne tarafından soyu "Evlad-ı Fatihan", yani Rumeli'nin fethinden sonra buraların Türkleştirilmesi için Anadolu'dan göçülerek, iskan edilen "Yörük" veya "Türkmenler"dendir. Baba soyu, Aydın/Söke'den gelerek Manastır Vilayeti'ne yerleştiler. Ali Rıza Efendi, Manastır Vilayeti'nin Debre-i Bala Sancağı'na bağlı Koçacık'ta (muhtemelen 1839'da) dünyaya gelmiştir. Aile sonradan Selânik'e gelerek yerleşmiştir. Anne soyu da Fatih Sultan Mehmet döneminde Konya, Karaman civarından Rumeli'ye göçürülüp, iskan edilmiş olan Yörüklerdendir. sebeple aileye "Konyarlar" da denilmektedir. Tamamen Türk olan Vodina Sancağı'na bağlı Sarıgöl Nahiyesi'ne yerleşen aile; sonradan Selânik yakınlarındaki Langaza'ya geçmiştir. Dedesi Ahmet ve dedesinin kardeşi Hafız Mehmet'in taşıdığı "Kızıl" lakabı ve yerleştikleri nahiyenin adı olan "Koçacık"ın da gösterdiği üzere; Mustafa Kemal'in baba tarafindan soyu, Anadolu'nun da Türkleşmesinde önemli roller oynayan "Kızıl Oğuz Türkmenleri'nden gelmektedir."
Sayfa 9 - Atatürk Araştırma Merkezi
İlgili başlık yorumda
Hiç kuşkusuz eğitimci kişiliğiyle de ender devlet adamlarından birisidir Atatürk. Atatürk, hangi nedenle geziye çıkarsa çıksın uğramadan edemediği kurumların başında gelirdi okul. Yurt gezilerinde okullara gitmeyi, sıralara oturup dersleri dinlemeyi, öğrencilere sorular sormayı yaşamının en güzel uğraşılardın saymıştır.
Sayfa 107 - Atatürk Araştırma Merkezi
Şemsi Efendi, yenileşme, hürriyet ve meşrutiyet fikirlerini, aralarında Atatürk'ün de bulunduğu öğrencilerine aktarmaya çalıştı.
Sayfa 36 - Atatürk Araştırma Merkezi
Şemsi Efendi’nin öğretmenliği ve eğitimciliği
Çevresinde tanınmış, çocuklarla uğraşmayı zevk edinen ve onların önemini idrak eden, kendisini çevresine sevdiren; "Yalnız vazife itibariyle değil ruhen de tam bir mektepçi" olan Şemsi Efendi, aynı zamanda öğrencilerin disiplinine de dikkat etmiştir. Kendisi mesleği ile ilgili Avrupa'daki yayın ve gelişmeleri takip edip, eğitim-öğretimde yeni, etkin öğretim metodlarına göre uğraş vererek çağına göre modern bir ilkokul öğretmeni olduğunu kanıtlamıştır.
Sayfa 29 - Atatürk Araştırma Merkezi
Şemsi Efendi Mektebi nasıl açıldı?
Bu okul o sıralarda Selânik'te, gözlerinin önünde büyük gelişmeler gösteren azınlık ve yabancı okullarını gören öğrenci velilerinin teşvikleri, birkaç da öğretmenin çabalarıyla açılmıştı. Bu kişiler o tarihte Selânik'te çalışan azınlık ve yabancı okullarındaki öğretim ve eğitim düzenlerini araştırmışlar, Fransa'dan getirttikleri okul kitaplarını örnek olarak almışlar, Fransız okullarının müdür ve öğretmenleri ile ilişkiler kurmuşlar, eski mahalle mekteplerinin öğretim-eğitim düzenlerini bırakmışlar, Türkiye'de ilk uygulanan şekli ile "Tarz-ı Cedid" ya da "Usûl-i Cedide" diye adlandırılan, daha sonraki gelişmelere de başlangıç sayılabilecek bir yola girmişlerdi. Yeni yolda açılan bu özel okulun başta gelen öncüsü Muallim Şemsi Efendi'ye bağlanan "Şemsi Efendi Mektebi" adı, uzun süre devam etti.
Sayfa 22 - Atatürk Araştırma Merkezi
Mankurtlarsa olur Paşam!
Atatürk: “Tarihi bilmeyen millet olur mu?”
Sayfa 184 - Atatürk Araştırma Merkezi