" Yalnızca, hayatın manasızlığının sürekli farkında olmak çok yorucu. Doğrusu, etrafımı eskisi gibi duymasam, görmesem bundan şikâyet etmezdim. Yüzüme vuran rüzgârı hissedip, bir dakikalığına bile olsa kayalara çarpmayacağımı hissetmek isterdim."
Telepati, telekinezi gibi psişik yetenekler, gerçek olmaya en yakın süper güçlerdir bana göre. Bu nedenle de gazetelerde, bilimsel makalelerde bir dönem oldukça popüler olan bu konuyu çağrıştıran adı ile ilgimi çekti bu kitap ilk etapta. Bu arada çağrışımın altını dolduran bir kurgusu var kitabın.
Telemachus Ailesi hakikaten sıradışıydı.
Onlar isimler, yüzler, kötü kokan nefesler veya demode kıyafetler gibi şeyler aralarına girmeden birbirlerine kablolar üzerinden ulaşan, sadece kelimelerden oluşmuş yaratıklardı.
Irene, hayatında ilk kez karşısındaki insanın ona isteyerek yalan söyleyip söylemediğini bilemiyordu. İki boyutlu kelimelerin dünyasında "insan ilişkileri", yüzlerine ekran adları yazılmış kağıt bebeklerin yüzeyselliğinin ötesine geçemiyordu.