Bizi hayata bağlayan en önemli şey galiba eksik kalan yanlarımız. O umutlar hâlâ bir yerlerde var olmaya devam ettikçe bir ucundan bizi de bağlıyor hayata. Her zaman başka bir seçenek vardır!
Deniz Kazan / Tesadüf:Sultana Suikast
Olmayacağını bile bile inanmak. Buradan ötesi yok. Bu çaresizliğin dip noktasıdır. Bunu en iyi yoksullar bilir. Âşık olmak yoksulluğa çok benzer. Her ikisi de umut etmekten asla vazgeçmez. Olmayacağını bile bile inanırlar... Çaresizlik. Ya da korku.
Çekilmez bir yalnızlığı adımlar gibiydi. Attığı her adım o izbe buluşma mekânına değil de neden orada olduğunu bilmediği bu yabancı şehirden bir daha dönmemek üzere kopacağı vuslata yaklaştırıyordu.
Konstantiniyye de her şeyden önce bir hanedanın şehridir. Tutku ve ihtirasla sevmiştir her seven. Tutku ve ihtiras elde edinceye kadardır ama bu kenti seven için ne tutku ne ihtiras biter.
Yaşanmışlıklar, daha doğrusu mazi, her seferinde yeniden kendini yaratıyordu. Çalıntı yüzler, eklenmiş silüetler, eğreti kimlikleriyle gün geçtikçe mükemmelleşen kişilikler... Belki de zihnindeki hayallerin sahiciliği onu bir türlü terk etmiyordu.
"Bir şey bul ve onu çok sev!" demişti yaşlı dedesi. Kendine dair hatırladığı tek şey umut etmeyi unutmasıydı. Üstelik neden bunu unuttuğunu da unutmuştu. Hayat onun için sadece içinde bulunduğu andan ibaretti. Bir saniye sonrası bile yoktu.
İhanet ve sadakatin, korku ve cesaretin, zevkin, şarap kırmızısının, Batı ile Doğu'nun tüm çıplaklığıyla sergilendiği geceyi sabırsızca bekliyordu dolunay.