Öne Çıkan Derda Küçükalp kitaplarını, öne çıkan Derda Küçükalp sözleri ve alıntılarını, öne çıkan Derda Küçükalp yazarlarını, öne çıkan Derda Küçükalp yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Onlara göre, ister siyasetin, bütün bir toplumsal yaşamı kuşatıp tek tipleştirmesi fenomenine karşılık gelen faşizmde olduğu şekliye açık bir biçimde, isterse kültür endüstrisinin sanat da dahil olmak üzere her şeyi bir meta haline, yani birbiriyle değiştirilebilir ve alınıp satılabilir nesneler haline getiren, kendi iç mantığına aykırılık arz eden ve kültür endüstrisine uyum sağlamayanları ise, ''ekonomik acziyetle cezalandırarak'' dışlayan piyasa düzeni içerisinde örtük bir biçimde varlığını sürdürüyor olsun, totalitarizm deneyimi, nihayetinde araçsal aklın ve araçsal akla bağlı hakimiyet mantığının tüm insani ilişkiler alanını belirleyecek güce kavuşmasının bir sonucudur.
Platon teorik bilgiyi önemsediği ve bilgiye ancak filozofların ulaşabileceğini düşündüğü için ideal toplumu uzlaşım ve deneyimin ürünü olan yasaların olmadığı bir toplum olarak kurgulamış ve yöneticinin filozof-kral olması gerektiğini belirlemiştir. Özellikle ahlak ve siyaset alanında deneyimi ve pratik bilgiyi önemseyen Aristoteles ise, filozof olmayı değil yaşam pratiği içerisinde kazanılan siyasal erdemlere sahip olmayı yöneticiliğin koşulu olarak almış ve ideal toplumu bilginin kristalize olmuş biçimi olarak gördüğü yasaların hüküm sürdüğü bir toplum olarak tasvir etmiştir.
Apolloncu öğe,kaosun akışı içerisinde benliğin göreli kararlılığının sağlanmasının, karakterin biçimlendirilmesinin bir imkanı olarak kendini gösterirken; Dionysosçu öğe, benliğin tahribatına, sınırlarının belirsiz hale gelmesine ve böylece sürekli genişleyen bir kapasiteye işaret eder. Üst insan Apolloncu vasfıyla oluşa kendi karakterinin damgasını vuran, biçimini veren bir birey anlamına gelir. Fakat Dionysosçu vasfı dikkate alındığında, söz konusu bireyin statik, yalıtık, oluştan bağımsız bir şekilde varolamayacağı ortadadır.
Bu bağlamda, üst insanın 'egemen birey' olma vasfının daha ziyade Apolloncu öğenin amor fati, yani kişinin yaşamı ve kendi kaderini onaylayabilme vasfının ise Dionysosçu öğenin bir uzantısı olduğunu söyleyebiliriz.
Gerek Marx, gerekse Manheim, ideolojik düşüncenin iki ayrı tanımını yapmışlardır: İlki insanların kişisel çıkarları doğrultusunda fikirlerini yönlendirmelerini ifade eden ilkel anlamda bir ideoloji kavramlaştırmasıdır. Diğeri ise bir kimsenin belli bir grubun ya da kültürün içinden olaylara bakmasından kaynaklanan nedenlerle söz konusu grubun ya da kültürün duvarlarını aşamaması gerçekliği bulanık gözlüklerle görmesi anlamında sistematik ideoloji kavramlaştırmasıdır.