Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Diana Gittins

Diana GittinsAile Sorgulanıyor! yazarı
Yazar
7.8/10
9 Kişi
27
Okunma
0
Beğeni
1.032
Görüntülenme

Hakkında

Unvan:
Amerikalı Yazar
Doğum:
ABD, 20 Ekim 1946

Okurlar

27 okur okudu.
44 okur okuyacak.
2 okur yarım bıraktı.
Reklam

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Çocuk sahibi olmak aynı zamanda statü kazandırır. Küçük yaştan beri kadınlığı annelikle özdeş görecek biçimde yetiştirilmiş kadınlar için anne olmak çok önemli bir statü değişikliğidir. Bu kadının "gerçek" bir kadın statüsüne yükselmesini sağlayan evlilikten bile önemlidir.. Kadın artık hayatının "gerçek" amacına ulaşmıştır. Sara Matland şunları hatırlıyor: "Annemin sevgisini yeniden kazanmıştım. Bir çocuğum olacaktı. Bu onun için artık iyi bir kız ve iyi bir kadın olduğum anlamına geliyordu. 15 yaşımdan beri beni bu gözle görmemişti." (a.g.e. sf. 83) Bir erkek karısı ya da kız arkadaşı doğum yaptığında bu tür bir statü değişimi yaşamaz. Erkekler için temel statü değişikliği emek ordusuna katılıp yaptıkları iş çerçevesinde "gerçek" erkek olarak tanımlanmaya başladıklarında gerçekleşir. Kadınların meslek sahibi olması ise tanımlanmalarını değiştirmez. Mesleklerini potansiyel eş ve anneler olarak sürdürürler. Çocukları varsa ücret karşılığı yaptıkları işler eş/anne görevlerinin yanında ikinci sınıf sayılır. Bu sebeple bir erkek çocuk sahibi olarak erkekliğini kanıtlayıp statü sahibi olmaz ama bir kadın için dünyaya "gerçek" bir kadın olduğunu göstermenin tek yolu çocuk doğurmaktır. Çocuksuz bir erkek statüsünü korur ama bir kadın çocuk sahibi olana kadar statü kazanamaz. Bir kadının sosyal statü kazanmasının tek yolunun annelik olduğunu savunan görüş patriarkal ideolojinin temel taşıdır ve günümüzde de eskisi kadar geçerlidir.
Kadın cinselliğinin erkeğinkinden çok farklı olduğu düşünülmüştür. Adem'in Havva'nın cazibesine kapılarak günah işlemesi miti, günahkar şehvetli ve güvenilmez -kısacası erkeklerin tüm sorunlarının kaynağı- bir kadın sterotipinin oluşmasına neden olmuştur. Diğer yandan bakire hamilelik mitiyle de hamilelik mucizesinin bir erkek olan tanrının başarısı olduğunu vurgular. Meryem pasif ve aseksüel bir kadın figürüdür ve tanrının isteklerini yerine getiren bir araç olduğundan iyi kabul edilir. Başka türlü söylemek gerekirse din kadınları ancak cinselliklerini inkar edip sadece kocalarının 'cinsel ihtiyaçlarına' pasif biçimde cevap vererek anne oldukları zaman kabul etmektedir. Kadının bu iki farklı imajı Batı kültürü üzerindeki güçlü etkisini sürdürmektedir. Özellikle tecavüz ve kadının cinsel davranışlarına karşı genel tavırlarda belirleyici rol oynar.
Sayfa 46 - Pencere YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Erkeklerin pasif cinsel objeleri haline gelen kadınlar pat­riarkal otoritenin kalıcılığını sembolize etmekteydiler. Bir kadın ne kadar iğrenç bulursa bulsun, kocasına cinsel hizmet vermeyi reddetme hakkına sahip değildi. Eğer reddederse patriarkal otoriteye karşı çıkmış sayılırdı. Bu anlayış göz önüne alındığında kadınların zina, tecavüz, ensest ve homoseksüellik konularındaki, eşitsiz konumu -geçmişteki ve günümüzdeki- açıklık kazanır.
#Düzen, kimi düzer?Kitabı okudu
Erkeklerin eş ve çocukları üzerinde zor kullanması yüzyıllar boyu yasal hakları sayılmıştır. Bu erkeklerin patriarkal otoritesine bir dayanak oluşturmaktaydı. Son zamanlarda kadın ve çocukları aile içi şiddetten korumak amacıyla yasalar çıkarılmış olmasına rağmen hukuk kurumları aile için şiddet ve tecavüz olaylarına "karışmak" istememektedir. Bunu yapmanın "özel hayat"ı zedeleyeceği düşünülür. Ancak asıl neden babalık kavramı ve ailenin kutsallığı düşünceleriyle örülü patriarkal otoritenin tehdit altında kalmasıdır. Cinsler ve yetişkinler ile çocuklar arasındaki güç ve otorite ilişkileri aileden toplumsal ve politik kurumlara kadar toplumun her alanına yayılmış durumdadır.
Cadılık suçlamasıyla karşı karşıya kalanların ezici çoğunluğunu kadınlar oluşturuyordu. Bunlar çoğunlukla evlenmemiş ya da dul kalmış yaşlı kadınlardı. Yalnız yaşadıklarından başlarında bağımlı olacakları ve hizmet edecekleri bir erkek reis bulunmuyordu. Bu nedenle hem komşuları için potansiyel bir maddi sorumluluk hem de dini açıdan şüpheli kişiler olarak görülüyorlardı. Günümüzdeki gibi o çağlarda da kadınların ücreti, erkek sorumluluğundaki bir evin parçası oldukları ve gelirlerinin sadece erkeğin gelirine katkıda bulunacağı düşüncesine göre belirlenirdi. Bu yüzden kadınların ücreti daima erkeklerinkinden düşüktü. Toprağın istimlak edilmesiyle kadınların bunları kullanma hakkı ellerinden alındı. Sonuç olarak kadınlar için bu dönemin ekonomik koşulları çok ağırdı. Erkek yönetimindeki bir ailenin dışında yaşadıkları için bu kadınlar, diğer kadınların koca ve sevgilileri açısından cinsel bir tehlike yaratıyordu. (Günümüzde de ayrılmış ya da boşanmış kadınlar böyle görülür) O dönemde kadınların cinsel ihtiyaçlarının erkeklerinkinden daha fazla olduğuna inanılırdı. Bu yüzden bir bağıntısı bulunmayan kadınlar çok tehlikeli bulunuyordu. Dahası bekar ya da dul bir kadın gayrimeşru çocuk doğurduğunda topluluğun potansiyel maddi yükümlülüğü artmaktaydı.
Henüz kayıt yok

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
Reklam
224 syf.
7/10 puan verdi
Gittins bu kitabında aile kurumunun tarih boyunca yaşadığı değişimleri ve gelişmeleri anlatır. Aile evrensel midir? Kadının ve erkeğin evde ki rolünü belirleyen nedir? Kadının işi neden hiç bitmez? İnsanlar neden evlenir? Aile kurumu krizde mı? Bu gibi sorulara cevap verir... Aile hakkında yerinde tespitleri olan ataerkil bir toplumu eleştiren okunması gereken bir kitap. Önyargıyla okunmadığı sürece de faydalı bilgiler sunduğunu düşündüğüm bir eser.
Aile Sorgulanıyor!
Aile Sorgulanıyor!Diana Gittins · Pencere Yayınları · 201228 okunma