Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Emre Taş

Emre TaşEğer Ben Kâbil İsem yazarı
Yazar
10.0/10
1 Kişi
17
Okunma
1
Beğeni
244
Görüntülenme

Emre Taş Gönderileri

Emre Taş kitaplarını, Emre Taş sözleri ve alıntılarını, Emre Taş yazarlarını, Emre Taş yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Dediğine göre Memi'nin dileği o vakitler, ağasının başkaldırmayı kenara koymasıydı, herkesle iyi geçinmesi... Üzerinde dumanı tüten çorbalarını bismillah, afiyet olsun, ellerin dert görmesin ana deyip içmek, artsın eksilmesin taşsın dökülmesin diye dua eylemek, babalarına gazada bereket ve kutluluk dilemek, tez bizi de götür yoldaşın olalım demek, kucak kucak, omuz omuz olmak. Hiç değilse bir gün baş başa, kafa kafaya, karındaş karındaşa dağlara gitmeyi, av avlayıp kuş kuşlamayı gönüllerdi. Babasıyla tilki tutup postunu yüzdüklerinde o postu hasta anasını bekleyen ağasına, babasının emriyle armağan etmiş ama o zıpır, laf dinlemeden postu kardaşının başına yapıştırmıştı. Memi'ye bir gün olsun cihanda ağabeyi olduğunu bilse yeterdi. Yemeğe gel sofrayı kurdu anam dediğinde höf pöf etmeyen, yüzünde güller açan, hiç değilse yüzünden diken saçmayan bir ağabeyi olsa, yok yok başka bir ağabeyi olsun değil, ağası öyle olsa.
Sayfa 151 - İletişim Yayınları, 1. basımKitabı okudu
Çöplü, küçükken kuşpalazı illetine tutulmuş, öldü diye gömülmeye gidilirken dirilmiş, kireç yüzlü, iplik gibi bir tıfıldı. Anasıyla atası mahlukat-ı şeytaniye gelip canına ilişmesin diye onu tabiata karşı acındırmak istemiş, adına Çöplü demişlerdi.
Sayfa 147 - İletişim Yayınları, 1. basımKitabı okudu
Reklam
İnsan insana yaslanmalıdır.
Sayfa 146 - İletişim Yayınları, 1. basımKitabı okudu
Memi, kendini bileli beri ağızsız dilsiz bir hanede yaşadı. … Bizim evdeki tuhaflık ne ola diye düşünür dururdu, aklı ereli beri. Kimi evlerde sizi karşılayan kimi rayihalar olur, misafirliğe giderseniz şıp diye tanırsınız da ev ahalisi kırk yıl yaşamakla ayırdına varmaz. Çok pastırma yenir misal, çemen kokar, tarhana kurusu açıkta saklanırsa kurumuş yoğurt kokar, manda sütünün yağı ağırdır pek kokar, ayranın ekşisi dokumalarda mayhoş bir emare bırakır, kuyruk yağı eritilirse buharı sedirlere değin siner. İşte böyle kan kokardı Alilerin evi ama bildik kızıl kan değil. Kokuyu duyup kaçan bir Memi Can, başkası sezmiyor gibi devam etmede yaşamaya. … Garip Memi, sözden kelamdan kesilmiş anasının sesinin tadını bilmezdi. Ağasının sözleri desen çelik uçlu temren. Babasını görebildiği ender günlerde ondan işittikleri, sükûtun altın, az gülmenin erdem olduğu yolluydu. Yengesi Zeliha bile kendi çocuklarına, çok gülerlerse başlarına türlü belaların geleceğini söyler dururdu. Mahzunluk ve çilekeşlik, gaza yolunun dikenine göğüs germeye hazırlanan yiğidin en parlak ziynetiydi.
Sayfa 145 - İletişim Yayınları, 1. basımKitabı okudu
"Sana şimdi kıysam gerek," dedi Zülfü. "Her hâlükârda ızdırabımın ağulu menşei olmandan sebep. Vücuduma sebep oldunsa, beni ferah hiçlik âleminden bu kör kara hayata sürüklediğin için, kardaşıma kök oldunsa dirliğimin içine zakkumun tohumunu ektiğin için. Amma hanemize kardaşımın vücuduyla kara çaldığının öcünü alma muradıyla mübarek kılıcı kuşanmış idim. Akşama diye niyet etmiş iken yatsı kılınmaz. Bütün yolu en baştan yürümeliyim. Yeniden cebelleşmeliyim şeytanla, yoldan saptıran Deccal'la, alnımı mühürlemeye varan Dabbetülarz'la. Belki yeniden yürüyüp geldiğimde bu yoldan, gene bu kayser alanında, zülfikârı batırabilirim kör olası gırtlağına."
Sayfa 142 - İletişim Yayınları, 1. basımKitabı okudu
"Şahlar arasında akrabalık yoktur derler. Başka anaların karnında büyüdük biz, karındaş denmez bize. Ama gene kardeş demişler babası bir olanlara. Kardaşlık anadan gelince, aynı kucakta uyuyup aynı sütü içince olur. Safi babadan gelen kardaşlıktan hayır gelmez. Hem birlikte topaç bile döndürmüş değiliz onlarla, sünnet şenliğimizin günü birbirimizi gördük. Günü gelip kim kimi dedemiz kanunu üzere boğar acep diye düşündük, bir an gülmedik. Bir günde tanır mı insan kırk yıllık kardaşını? Nasıl ısınır birinin ötekine kanı? Kanun ve nizam yazılmış iken hem boğ, öldür diye arkada kalanı.
Sayfa 132 - İletişim Yayınları, 1. basımKitabı okudu
Reklam
Yeniçerinin sırtı pekse kendini dünyanın en mesut kişisi sayar. Yüzü düşerse âlemi yakmanın hak olduğunu sanır. Aşçının satırı gibidir o. Usta uzun vakit bıçağı ele almadıysa ne denli keskin olduğunu hatırlatmak için arada bir aşçının parmağını doğrar.
Sayfa 132 - İletişim Yayınları, 1. basımKitabı okudu
İbrahim Efendi bir gün öğlen namazını kıldırmak için geldi, duvarların beyazı üzerinde Fahrikâinat efendimizin nur suretinin bir tasvirini görüp olduğu yere mıhlandı. Sanasın ki gönül kâbesini fil ordusu sarmış. Dinimizde yoktur, oğlan henüz zırcahil, mescit kitaplığındaki birkaç siyer risalesinden o nur suretin tabirini okumuş, hayal edip
Sayfa 119 - İletişim Yayınları, 1. basımKitabı okudu
Bela çekmeden yeniçeri olunmaz derler, belayı torba hizmetinde mertlerin üstüne karlı sular gibi boca ederler. Afallayan kanı deliler biraz sonra sertleşir, top güllesi gibi yerli yerince ağırlaşır, yüreklerindeki yufka yanar gider, çelik dökülür yüreklere, donar, tüfenk çekirdeği gibi kaskatı olur, gözleri değdiğini deler geçer.
Sayfa 118 - İletişim Yayınları, 1. basımKitabı okudu
Taşı yastık, toprağı döşek edindiler. Tabanları su toplayıp iki lokma kara ekmeğe, bir yudum mayhoş erik hoşafına talim ettiler. Dragan toprağın ne kadar sert olduğunu o günlerde anlamıştı. Yumuşak görünür yerin yüzü ama sen ona taban vurdukça küsüp sertleşir, tenini kanatır, katılaştırır, nasırlar bağlatır.
Sayfa 116 - İletişim Yayınları, 1. basımKitabı okudu
53 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.