“Osmanlı ileri olsaydı, güçlü olsaydı zaten yıkılmazdı” gibi söylemler, iddialar ortaya atılmıştır. Şu anda tüm dünyada İslâm tarihçileri ve Osmanlı tarihçileri bu “Geri Kalmışlık Paradigması”nı reddediyorlar. Ama maalesef henüz bu Türkiye'de pek fazla duyulmadı. Ben inşallah bunu Türkiye'de gündeme getireceğim. Şu anda bu “Geri Kalmışlık Paradigması”nın çöküşü üzerine uluslararası bir sempozyum planlıyorum ve bu konuda bir makale yazdım. “Geri Kalmışlık Paradigmasının Çöküşü: İslâm Tarihinin Yeniden Dönemlere Ayalması” hakkında bir makale inşallah Almanya'da bir kitapta bölüm olarak yayânlanacak. Şu anda tarihçiler, İslâm medeniyetinin ve Osmanlı'nın geri kaldığını reddediyorlar. Çünkü daha önceden, tamamen ideolojik bir yaklaşımla İslâm medeniyetini, Osmanlı medeniyet birikimini yok göstermek, küçük göstermek ve hakir göstermek için yapılan propaganda; yeni çalışmalarla, verilere, arşivlere, kitaplara, birincil kaynaklara dayalı çalışmalar yapıldığında artık çok temelsiz ve boş görünmeye başlandı. Bu terkediliyor. Bu geri kalmışlık paradigmasını ilk eleştiren Marshall Hudgson (1922-1968). Kitabı Türkçeye İslâm'ın Serüveni (Venture of Islam, 1977) diye tercüme edildi. Marshall Hudgson kitabında İslâm medeniyetinin XVI-XVTI. yüzyılda zirvede olduğunu; Hindistan'da bir imparatorluk var, İran'da bir imparatorluk var, Osmanlı'da bir imparatorluk var, sanat var, felsefe var, müzik var, mimari var; bunların zirvede olduğunu söyleyerek, en az XVI.-XVII. yüzyıla kadar İslâm medeniyetinin geri kalmadığını, ilk defa bu "geri kalmiş paradigması" iddiasına karşi bir eleştirel söylem olarak ortaya attı.