F. Dize Sürünme kitaplarını, F. Dize Sürünme sözleri ve alıntılarını, F. Dize Sürünme yazarlarını, F. Dize Sürünme yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
“Hiçbir iş yapmayan adam boş oturuyor demektir. Fakat kendi yetenek ve bilgisinden daha aşağı bir işte çalıştırılan adam da onun kadar boş oturuyor demektir.”
“Senin gibi ben de yalnızım kendi kalabalıklarımda. Tat vermiyor bazen kimse, bazen de yalnızlıktan kalabalıklara kaçıyorum. Dengeyi sağlamaya çalışıyorum. Dönüp duruyorum olduğum yerde. Başarı elde etmek için zıplamaya çalışıyorum.”
“Biz iktisatçılar, kıt olan şeylerin değerli olduğuna inanırız. Hayat insana her zaman her şeyi bol vermiyor ama biz az olan şeyleri daha iyi değerlendiririz. Bolluk israf getirir. Çoğu zaman böyledir.”
“Dünyanın en akıllı insanı da bu ülkede, en salak insanı da. Dünyanın en dürüst insanı da bu ülkede, en sahtekarı da… En cesur, en korkak… En iyi, en kötü…”
“İşte dünya, sen bu kadar boktan bir varlıksın; çünkü bir kadına yardım etmek isteyebileceğimizi ona sarktığımızı düşünmesindan korktuğumuz için söyleyemiyoruz. İşte dünya, sen bu kadar lanet bir yersin.”
“Kadrin bilinmez gönül, ateşine bir alev daha, imkanı yok yaşamanın, ölüm bu denli çabuk olmasa, sevda bu kadar tek başına kalmasa ve o çelimsiz vadiye, gözyaşlarımız hiç akmasa…”
"Susma! Sustukça sıra sana gelmeyecek. Haykır ve dök içini. Kus kin ve öfkeni. Ama yazarak... Çünkü insanlar konuşulanlara pek kulak asmazlar. Her şeyi kendilerinin bildiklerini zannederler. Ancak okurken anlarlar farkında olduklarının zayıflığını."
"Sokakta birer kahraman gibi yürürsünüz. Ezmek ve ezilmemek için kıyasıya bir yarışa sokarsınız kendinizi. Yorulana kadar... Sonra deliklere tıkarsınız ruhunuzu, bedeninizi. Çalışırken, güç kazanırken, ego tatmini için savaşırken, vururken ve öldürürken çizdiğiniz görüntüden eser kalmaz mağaralarınızda. Maskeleriniz düşmüştür. Yatağınızla baş başa kalıp kendinize karşı kalkanlar oluşturursunuz. Oysa ne kadar hazindir ki yorganınız gözyaşlarınızla ıslanırken yalnızlıktan ve sevgisizlikten gebermemek için kurduğunuz oyunların cazibes bitmiştir. Şiire, müziğe ya da başka bir gizli sığınağın çatısı altına gizlenip kendinizi izlersiniz. Acizliğinizden gelen acılar nüksetmiştir. Ruhunuzda barınan hastalıkların ne kadar mikrobu varsa, başkalarına bulaştırma planları kurarsınız. "Hele sabah olsun da ben gösteririm insanlara" dersiniz. Bir yerlerde tıpkı sizin gibi kıvranırken çarşafı buruşturan, varlığınızla soluk bulan, siz olmadan yarası kanayan hep biri vardır, onu hiç düşünmezsiniz. İlişkileriniz zedelenmesin , çıkarlarınız suya düşmesin, gücünüz azalmasın, tanrılığınız bozulmasın diye kapatırsınız kapılarınızı ona. Elleriniz kirlenmesin, bedeniniz eskimesin, takacağınız maskeler ve oynayacağınız yeni oyunlar ters dönmesin diye kaçarsınız ondan. Çünkü tanrılığınızı ve tüm gücünüzü ondan gelen ışıkla korursunuz. Yenmek zorunluluğunuzu giderirsiniz. İşyerinizde, caddede, misafirlikte, kahraman gibi davranırsınız. Ama hiç kabul etmesiniz ve ortaya saçmazsınız, yatağınıza girdiğinizde sümük akıttıran yalnızlığı. Yanınızda biri uyuyor olsa bile..."
"Çok içli şarkılar bilirim dokunduğu yeri kanatan, aynı anda saran. Onlar değil mi daha çok içirir ve susatır. Ve içirir yine. Yara da izi de acısı da kalıyor çünkü."