Mescide girdiğin zaman neredeyse huşûlu bir adam göremezsin. Huzeyfe'den gelen bir hadîste de şöyle buyurulmuştur:
Dininizden kaybedeceğiniz ilk şey huşû, son kaybedeceğiniz şey ise namazdır, sonra İslâm'ın özü düğüm düğüm çözülür.
Böylece o, ilk kalkacak şey [huşû] ile başlamış ve son kal- kacak şey -ki bu salât'tır- ile bitmiştir: Onlar ki salatlarını muhafaza ederler (Mü'minûn/9).
Sonra, huşûun sebâta delâlet eden isim kalıbıyla gelmesi-ni düşünün! Yahşa'ûne [huşû duyarlar] şeklinde fil kalıbında gelmemesi, bu vasfın onlarda devamlı olduğuna, hiç ayrılma- dığına delâlet eder. Namazda huşû olmazsa namaz ölür, çün- kü rûhu gitmiştir.
Sonra, yine onları (mü'minûn diyerek) subûta delâlet eden îmânla tavsif ettiği gibi, subût ve devâm ifâde eden fî salâtihim bâşi în [onlar salâtında buşûludurlar] buyurmasını bir düşü- nün! Eğer yahşa'ûn [huşû duyarlar] buyursaydı, namaz esnâ- sında kalbde bir lahza meydana gelen huşu, onların bu şekilde tavsif edilmesi için uygun olurdu. Hâlbuki Allâh Teâlâ, namaz boyunca kalblerinin ve uzuvlarının huşu içinde olmasını ister.
Car-mecrûrun (yâni, fî salâtihim kelimesinin) hâşi'ûn'dan huşuludurlardan] önce gelmesinde de yine buna delâlet var dir. Çünkü takdim, önem ifade eder. Sahih haberlerde geldiği gibi salat, İslâm'ın en önemli rüknüdür. Onu terk eden kâfirdir, dinini mahvetmiştir. Fukaha, namazı terk edenin kâfir olup ol- madığı konusunda ihtilaf etmiştir