Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Fehmi İlkay Çeçen

Fehmi İlkay ÇeçenAtatürk’ün Kaleminden Yaratılış ve Din yazarı
Yazar
8.2/10
8 Kişi
57
Okunma
7
Beğeni
3.764
Görüntülenme

Fehmi İlkay Çeçen Gönderileri

Fehmi İlkay Çeçen kitaplarını, Fehmi İlkay Çeçen sözleri ve alıntılarını, Fehmi İlkay Çeçen yazarlarını, Fehmi İlkay Çeçen yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Reisicumhur Hazretleri hastanenin kapısındaki kırmızı beyaz kurdeleleri keserek açılış töreni yapmak için uzatılan makası eline aldıkları sırada hazır bulunanlardan biri Zeynelabidin namında bir zatın türbedarını j ederek: "Efendim, müsa­ade buyurursanız bir dua yapsın" dedi. Reisicumhur Hazretleri "Hoca Efendi'nin dua yapmasına hacet yoktur. Cenabı alem benim lisanımı da bilir, duayı ben yaparım" buyurdular" Mahmut Esat Bozkurt, Atatürk' ün imamlar ve medreselerle ilgili bazı hatıraların nakletmektedir: "Meclis'te müezzin beş vakit ezan okur, imam cemaatle namaz kıldırırdı. Dikkate değer ki, Kurtuluş Savaşları zaferle taçlan­dıktan sonra Atatürk Ankara'ya döndü. Meclis kapısı önünde resmi üniformasıyla bekleyen imam efendi Atatürk'ü durdurdu, ellerini kaldırdı. Fakat duaya başlar başlamaz Atatürk hiddetle, 'Burada böyle şeylere lüzum yoktur, bunları camide yapabilir­siniz. Biz savaşı dua ile değil, Mehmetçiğin kanı ile kazandık!' dedi ve imamı kovdu.
İsmet Paşa müthiş bir inkılap hamlesi teklif etti: Hocaları toptan kaldırmadıkça hiçbir iş yapamayız. Bugünkü kudret ve prestijimizle bugün bu inkılabı yapmazsak hiçbir zaman yapa­mayız... İlk Fethi Bey grubundan işittiğim bu yeni inkılap zihni­yetini İsmet Paşa da bir çırpıda tamamlıyordu. Aradaki zaman fasılaları kendiliğinden ortadan kalkarak bu üç şahsiyetin üç maddelik programı kulaklarımda tekrarlandı: • İslamlık terakkiye manidir. • Arap oğlunun yavelerini Türklere öğretmeli. • Hocaları toptan kaldırmalı." Atatürk'ün şu sözleri anıyı doğrular, İsmet paşanın teklifi ile de örtüşür niteliktedir: " ... Efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti, şeyh­ler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru ve en hakiki tarikat medeniyet tarikatıdır. Medeniyetin emir ve talep ettiğini yapmak, insan olmak için kafidir."
Reklam
Bir mecliste Atatürk'e ''Efendim Mevlevilik ibadete çalgı soka­rak dini gülünç eden ve Müslümanlığı dejenere eden teşebbüslerden birisidir. " deyince Mustafa Kemal şu cevabı vermiştir: "Ahmak, dedi aklının ermediği konular hakkmda konuşma, Mevlana bilakis Müslümanlığı Türk ruhuna uygun hale geti­ren büyük bir reformisttir. Müslümanltk aslmda hoşgörülü ve modern bir dindir. Araplar onu kendi bünyelerine göre almışlar ve uygulamışlardır. Sıcak bir iklimde oturan, suyu nadiren bulan ve kullanan genel bir hareketsizlik içinde ömür süren Araplar için, günde beş defa abdest alıp, beş defa namaz kılmak, çok ileri bir hareket adımıdır. Hazreti Muhammed'in dini, insan/art harekete geçirmek esasma dayamr. Bu uygulama Türkler için çok hareketsiz sayılabilir. Sarp dağlarda at oynatan, erimiş kar sulanyla yıkanan Türk için, abdest ve namazla smırlı ibadet tarzt çok hareketsiz kalmıştır. Şaman dininde iken dans eden, şarkılar söyleyen, kopuzlar çalan, şiir okuyan Türk, namazı az ve hare­ketsiz bir ibadet saymıştı. Türk hayat tarzı, bu hareketsizliğe karşı harekete geçilmesinden doğmuştur. Mevleviliğe gelince, o tamamtyla Türk geleneklerinin Müslümanlığa nüfuz örneği­dir. Mevlana büyük bir reformisttir. Ayakta dönerek ve hareketli Allah'a yaklaşma fikri, Türk dehasmm en doğal ifadesidir. Bir tarafta müzik çalıyor, diğer tarafta insanlar ilahiler söylüyor ve ayağa kalkmış diğerleri, hayali bir dönüşle ellerini göklere kal­dmyorlar. Bunun estetiği fevkaladedir."
Atatürk ile arasında geçen bir tartışmayı Kazım Karabekir Paşa'dan dinliyoruz: "10 Temmuz 1923'de Ankara İstasyonundaki Kalem-i mahsus binasında fırka nizamnamesini müzakereden sonra Gazi ile yalnız kalarak hasbihallere başlamıştık. 'Dini ve ahlâkı olanlar aç kalmaya mahkumdurlar..' dediler. Kendisini hilâfet ve saltanat
Konuşmalar bütüncül olarak değerlendirildiğinde fark edile­cektir ki; Gazi'nin hurafeleri eleştirmekle birlikte "Kur'an'a uyma ya da hurafelere karşı Kur' an' ı rehber edinme" vurgusu hiç yoktur, sürekli çağın/aklın/bilimin gereklerinden bahseder. Gazi'nin dini kurumları tenkidi Kur'an'a uymadıklarından değil akla, bilime ve çağdaş yaşama aykırı olmasından ötürüdür. Bu durumda Atatürk'ün hurafeci cahilleri eleştirisi birilerinin zannettiği gibi onu Kur'an mü'mini yapmıyor.
Günümüzde de durum pek farklı değildir, acaba Atatürk şu satırları oku­saydı ne tepki verirdi? " - Ben kadınların dükkan açmasını asla helal görmüyorum. - Kadından memur olmaz. Kadınlar mektebe gitmez. Duymadık deme­yin. - Kadın sokakta gezecek bir şey değildir, erkeğe gözükecek bir şey de­ğildir. - Kadın en dayanılmaz şeydir, onu görmeyeceksin. - Kız çocuğun orta mektepte, lisede işi yoktur. - Alışveriş, hemşirelik, subaylık karı işi değildir. - Bu karıları kendi başına bırakırsan, uçurumdan aşağıya her gün uçarlar. Kaynak: Mahmud Efendi Hazretleri'nden Duyulan Hikmetli Sözler, Ahıska Yayınevi, 1. Basım, s. 257-260.
Reklam
Atatürk, tekkeler ve medreselerin işlevini ciddi bir şekilde eleştirmiş asla onayla­madığını her fırsatta dile getirmiştir. Onun yaşadığı dönemde medreseler/tekkeler hurafe ve cehalet bataklığı idi. Hoca/şeyh diye anılan kimselerin halkın sorunlarını çözmeye yetecek bilgi birikimleri yoktu. Bu dönem yeteri kadar bilinmezse Atatürk'ün din ve dindarlara olan tavrı net olarak anlaşılamaz. Batılı devletler bilim ve teknolojide mesafe kat ederken Osmanlı devletinin gerileme devri uleması şu konularla meşgul idiler: • "Müspet bilim ve matematik öğrenmek haram mıdır? • Hızır peygamber yaşamış mıdır? Sigara ve kahve haram mıdır? • Ezan, mevlit vb. güzel sesle, makamla mı okunmalıdır? • Firavun iman ile ölmüş müdür? • Tarikat erbabı dönerek zikretmeli midir? •Hz. Muhammed'in ana ve babasının iman derecesi nedir? • Yezide lanet edilir mi? Büyüklerin eli, eteği. öpülür mü?" Anlaşılan o ki kısır döngüde süren, pratikte topluma yarar sağlamayan ve asıl gündemden geri kalınmasına sebep olan bu tartışmalar, ölülerden medet umanlar, büyücü-muskacılar, olağan üstü güçlü evliya inançları vs. Atatürk hayattayken de tüm canlı­lığı ile sürüyordu.
Mümtaz Soysal:
Devlet kasa­sından din görevlileri için harcanan paralar, devlet işlerine din karışsın diye değil, tam tersine din devlet işlerine karışmasın diye harcanır. Daha doğrusu öyle harcanması gerekir. Devlet, din görevlerinin yürütülmesini üzerine alacaktır ama bu yü­rüyüşün lâikliğe uygun olarak yapılmasını sağlamak üzere olacaktır. Dinin bir vicdan, bir iç inanç konusu olarak kalma­sı lâik devlet gücünün sağlayacağı böyle bir denetim yoluyla gerçekleşecektir
Diyanet'in asıl varlık amacı Atatürkçü düşünce sisteminin olmazsa olmaz şartı sayı­lan laiklik ilkesini korumaktır. Bir başka ifadeyle İslam'ın sosyal hayatı düzenleyen emir ve yasaklarının toplumda egemen olma­sını önlemektir.
233 öğeden 151 ile 160 arasındakiler gösteriliyor.