Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Fevziye Abdullah Tansel

Fevziye Abdullah TanselKurtuluş Savaşı'nda Kadın Askerlerimiz yazarı
Yazar
Derleyen
7.7/10
3 Kişi
39
Okunma
6
Beğeni
2.587
Görüntülenme

Fevziye Abdullah Tansel Gönderileri

Fevziye Abdullah Tansel kitaplarını, Fevziye Abdullah Tansel sözleri ve alıntılarını, Fevziye Abdullah Tansel yazarlarını, Fevziye Abdullah Tansel yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Altmış-yetmiş yıl oldu, çaldı bir cenk borusu, Vatanı baştanbaşa kapladı uğultusu. Çepeçevre kuşanmıştı düşmanlarla Türk Yurdu, Türk erkleri her yerde düşmana karşı durdu: Bir ordu Tuna daydı, bir ordu Kafkasya da, Yani hem Avrupa da doğuştuk, hem Asya da... Düşmanların sayısı bizden üstündü on kat, Bizim yiğitliğimiz yüz kat üstündü fakat!
Anlaşılan Türk-oğlu silahsız olsa bile, Silahlı düşmanını boğar geçer eliyle!
Reklam
"Hanımlar, Efendiler, "Bu son seneler inkılabı hayatında, hummalı fedakarlıkların mahmul-i mücadele hayatında, milleti ölümden kurtararak halasa, bu istiklale götüren azim ve faaliyet ha­yatında her ferd-i milletin mesaisi, gayreti, himmeti, feda­karlığı sebkat eylemiştir. Bu miyande en ziyade tebcil ile yad ve kemal-i şükran ile tekrar
Sayfa 103Kitabı okudu
"Cihan Harbinden beri ardı arası gelmeyen bir cenk için, ağzından bir şikayet sözü çıkmadan, nesi varsa hepsi­ni veren Anadolu kadınları! Erkekleri kan ve ateş yerlerin­de savaşırken, uzak denizlerin kıyılarından orta yaylalara doğru, günlerce haftalarca, çıplak ayakları, giyimsiz sırtlarıyla kurşunları, top mermileri taşıyan Anadolu kadınları! Batıda, doğuda, kıblede, bütün cephelerin arkasında memleketi işleten, tarlaları yeşerten, sayısız yetim çocukları yetiştiren, büyüten sensin, ey Anadolu kadını! Sırası gelince cephaneyi, yaralıyı taşımak sana yetmedi; silaha sen sarıldın, düşman önünde sen de nevbet bekledin, ateş­lere sen de girdin, sen de gaza ettin! 'Erkek arslan arslan olur da, dişi arslan arslan olmaz mı?' diyen sensin! Erke­ğinle beraber zafere erdirdiğin gazan mübarek olsun; zafe­re eren gazanın büyük bayramı mübarek olsun!”
Sayfa 101Kitabı okudu
Kadınlar da kışın erzak taşıdı Yatakları toprak idi, taş idi Yedikleri tuzsuz, yağsız aş idi Beşikleri sırtta birer kahraman
Kağnısının başında duran bir ihtiyar ni­neye yaklaşmış ve sormuştum: 'Nine, üşüyor musun?'. Şu cevabı vermişti: 'Hayır oğul, üşümüyorum. Düşman, top­raklarımıza bastığı günden beri içim yanıyor!'.
Reklam
“Bir gün evvel yağan karların doldurduğu uzun yol­lardan geçerek Mahkememiz müfrezesiyle, Çerkeş önle­rinde kağnılarla cephane taşıyan bir kadın kafilesine rastgelmiştik. Beyaz bir geceyi andıran bir gündü; güneş bu­lutlara girmiş, tabiat kefenlenmişti. Mücessem bir hüzün halinde kalplere damlayan umumi sükuta bozan hiçbir ses yokta; ancak kağnıların ruhları ürperten ve sükuta besle­yen gıcırtıları derinden derine etrafı geziniyordu. Bu ses­lerde öyle bir esrar saklı ki sanki bütün muztarip ruhlar tekmil iniltisini bu sese vermişler ve sanki bütün mütevek­ kil fikirler, azme kalp olan tevekkülünü bu ağır revişe (yü­rüyüşe) terketmişler. "Bu kafileye yaklaştıkça bazenmbu uzun sükutu yırtan bir çocuk feryadı yükseliyordu. Kafileye yaklaştık ve selamlaştık. Biz soğuktan yamaçlar altında bile titrerken, tek yorganını da arabaya örten bir ninenin çıplak ayaklarla karları çiğnediğini görünce, içimde takdirle karışık bir merhamet sızladı. Arkasına sardığı peştemalı içinde ara sı­ra hıçkıran bir çocuğun üzerine bile örtmeden yorganını niçin arabaya serdiğini sormak fikrini duydum: 'Üşümez misin sen, nine?.. Bak çocuk donacak, yorganı örtsene!' diye arabanın üstünü işaret ettim. Bu sözü garip bir tarzda karşıladı; sormaya değer bir şey addedemiyordu galiba! Benim cevap beklediğimi de anlayınca, mukaddes birşeye teveccüh eder gibi kağnıya doğru koştu: 'Kar sepeliyor, millet malıdır, nem kapmasın evladım!' dedi ve yorganm uçlarını iyice serdi. Kar sepelemeye başlamıştı; o zaman anladım ki cephaneleri ıslatmamak için bu fedakarlığı ya­pıyor. O vakit, deminki merhametimden utandım bile.”
“Zayıf öküzlerin çektikleri cephane yüklü arabalar ve bunların başlarında yanık yüzlü, çıplak ayaklı kadınlar, ihtiyarlar ve hatta çocuklar... Çok defa yo­lun kenarına çekilir, onların geçişini gözlerim yaşararak seyreder, kağnıların gıcırtılarını ilahi bir musiki gibi din­lerdim. Yalnız Cephe'de dövüşenler değil, bunlar da takdise layık birer kahramandı.”
Türk kadınlarının asker­lik ve kahramanlığa ne kadar çok sevgi, saygı duyduklarını, Birinci Dünya Savaşı'yla ilgili bir vaka da açıkça anlatır: Rus Çar'ı II. Nikola'nın 19 Ekim, 1330 (1 Kasım, 1914)'de kendi el yazısiyle, imzâsıyle yayınlanan Beyanname ile Doğu sınırlarımız­da savaş başlatılmış oluyordu, Artvin'e gelen İstanbul resmi gönüllü kuvvetleri ara­sında Eyûblu Yüzbaşı (Paşa) Hâlid Bey de bulunuyordu. Hâlid Bey'in annesi, oğlunu vapura yerleştirip uğurlarken, “Eğer düşman karşısında arkadan vurulursan sütümü helal etmem!" demiştir.
Türk kadınının fedakârlığını anlatan vakalardan birini Aka Gündüz Bir İbrik Gaz başlıklı fıkrasında canlandırmıştır: Türk yiğitleri her ta­rafı düşmandan temizlemişlerdir, yalnız, düşman kuvvetlerinin sığındığı büyük, taştan bir ev kalmış, Cebhe'deki birkaç topu buraya getirmek tehlikeli olduğun­dan, bu binayı tahrip için el bombaları kullanmışlardır. Koca binaya el bombası tesir etmeyince, Salim inebolu ve arkadaşları gaz sıkarak, yağlı paçavralar ata­rak evi yakmayı düşünmüşler, ancak bu da işe yaramamıştır. Mücâhidlerin bu çalışmalarını gören genç bir dul kadın, yanlarına gelerek ibriğe doldurduğu gazı vermiş, evin yakılabilmesi için onlara yol göstermiştir: “Benim yepyeni bir evim var, nah, şu düşmanların durduğu taş eve biti­ şiktir; arka tarafından, bu gazı alınız, benim evimi yakınız. Ev yanarken taş evin üst katma sarar, orası tutuşur; düşmanlar da o vakit cayır-cayır yanar!" "Öyle şey olmaz bacı!" "Niçin olmasın? Memleket, millet kurtulsun da, isterse bütün dul kadın­ ların evi-barkı yansın!'' demiştir. Aka Gündüz, bu münâsebetle, "işte bunu dün­yada ancak Türk kadını yapar!'' diyor.
Reklam
"...Bu gün Süvari ünifor­ması taşıyan Ayşe Hanım, Yunanlılarla birçok yerlerde muharebe etmiş, muzaffer olmuş bir Türk anasıdır. Ayşe Hanım, İstanbul'da ilk defa olarak, ziyaret maksadıyla gel­diğini söylemektedir. Kendisi dün matbaamızı ziyaret etmiş ve şu sözleri söylemiştir: Lehü'l-hamd (Allah'a şükürler ol­sun), bu gün büyük Gazî'miz sayeside emelimize nail ol­duk. Türk ve Türklük kurtuldu. Vaktiyle düşman çizmele­rinin altında inleyen sevgili topraklarımızda şimdi serbest ve göğsümü gere-gere yürüyorum."
Ben çok iyi biliyorum ki bugün Anadolu'da erkek ve kız bü­tün çocuklar okuyacak olurlarsa Anadolu'nun hali değişecek, Türk'ün yüzü gü­lecek işi düzelecek, bütün batıl düşünceler kalkacak, Türkler yaşamaya başlaya­caktır.
Kadın peçesiz ve yü­zü açık gezmekle iffetini kaybetmez. Zaten memleket bizden o kadar çok hizmet istiyor ki... Bunlar arasında peçe ve çarşafı düşünecek halde değiliz.
Kara Fatma:
“Bana ve vatandaşlarıma yaptıktan zulüm, eza ve cefa­dan dolayı Yunanlılar'a, pis ayaklarıyla topraklarımızı çiğ­neyen bu düşmanlara teskin olunmaz bir kin ve nefret duy­muştum. Müfrezemi tekrar teşkil ettim ve Bursa Cephesi'nde harbe girdim. Yunanlılar burada çok mukavemet et­tiler; fakat Türk'ün süngüsü yaman şeydir, ona kimse mu­kavemet edemez. Bizim vazifemiz kıtanın gerilerine akın etmek ve yollarını kesmekti. Vazifemizde başarılı oluyor­duk. Yunanlılar bizim ordunun hücumuna fazla dayanama­dılar. Bozgun başladı; birkaç gün içinde Yunan'ı denize sürdük.”
Kara Fatma Erzurumlu bir Osmanlı kadınıdır. Düşman ordusu Erzurum'u kuşattığı zaman Kara Fatma Kadın, Aziziyye Tabyası'ndaki Osmanlı askeriyle beraberdi. Askere su, yiyecek getiren, askerin yaralılarını omuzunda taşıyan, yaralarını saran bir Osmanlı anası idi. "Hücum ile, zorla Osmanlı elinden tabya alınmaz olduğunu anlayan düşman hile yoluna sapmış ve gece yansı, askerimizin koğuşu yakınına bir nefer sokarak tüfek attırıp koğuşun lambasını söndürmüş ve askerimizi sabaha kadar, birbirini düşman zannıyla birbirine kırdırdıktan sonra, gelip rahatça tabyayı zaptetmiştir; fakat bu acıya dayanamayan, öç almak derdine düşen Fatma analığımız hemen Erzurum'a dönmüş, orada boş bulabildiği çoluk-çocuk, ihtiyar Osmanlılar'ı başına toplamış.. Tüfek yokmuş; evlerinden balta, satır aldırmış. Topladığı bu bir avuç Osmanlı'yı önüne katarak Aziziyye Tabyası'na hücum etmiş. Düşmanın gülle, kurşun yağmurlarıFatma Kadın'a yüz çevirtmemiş ve girdiği tabyada doğmadık düşman komamış. Tabyayı ceset yığını altında tekrar zapt ile şehitlerin intikamını almış bir dişi arslandı"; "Dişisi böyle olan Osmanlılar'ın erkeği nasıl olur? Arslan olur, Arslan!"; "Erzurum'daki Şehitler Mezarlığı'nda yalnız erkek gönüllüler mi var? Hayır, nice kadın fedailerle karışıktır."
109 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.