Bu çok ilginç olay, her yıl ilkbahar aylarında suların ısınmasıyla birlikte tekrarlanır. Vücudundaki sinirler aracılığı ile suların ısındığı bilgisi beynine iletilen dikence balığı dişisi, yumurtalarını bırakacağı bir yer aramaya başlar. Çünkü beyninde "sular ısındı" uyarısı ile salgılanan harmanlar, onu bu otomatik davranışa itmektedirler. İstenilen biçimde bir yer bulunduğunda, yine otomatik olarak cinsel bir hormon olan Testosteron salgılanır. Dikence balığının görünümü ve tavrı değişir. Saldırgan olur, bölgesini korur, karın kısmı kırmızı, sırtı da mavi bir renk alır. Gözleri de masmavi bir görünüme bürünen damat, artık elbisesini giyinmiştir ve yukarıda anlatılan "evlilik dansı" başlar. Otomatik olarak bu program, genlere kaydedilmiş durumdadır. Her türlü engellemelere rağmen, balıklar bu çiftleşme ve dölleme serüvenini bıkmadan en baştan tekrarlamakta ve programı aynen tamamlanmadan rahat edememektedirler.
Algılama, beynin bazı lokalize bölgeleri tarafından yapılır. Ama daha hemen o anda. beyindeki çağrışım modelleri aracılığı ile beynin bütününe yayılır. Orada işlenir ve kayda geçilir. Yani hatırlama işlemi, beynin belirli bölgeleriyle kısıtlı değildir. Örneğin. göz ile yapılan algılamalarda görev yapan hücrelerde ortaya çıkacak olan bir arıza, daha sonraki görsel algılamaların yapılamamasına yol açar. Ancak, daha önceden bu kanalla hafızaya kaydolunmuş enformasyonların ortadan kalkması sonucunu doğurmaz. Eski görülenler, sonsuza dek hafızada kalmaya devam ederler.
Tarihin hiçbir döneminde günümüzde olduğu kadar dünya ile ilgili bunca bilgi bir araya getirilememiştir. Ama buna rağmen geleceğimiz daha hâlâ netleşmemiştir.
Beyni ortadan enine doğru ikiye bölersek, karşımıza yanın metrekarelik bir alana sıkışmış durumda olan beyin lobu çıkar. Bu lob; insanın varoluşunda ve yaşamda kalmasında ona en çok yardımcı olan organıdır. Ve insanı hayvandan ayıran en önemli yeridir. Bu nedenle de, insanlarda diğer bütün canlılara oranla daha fazla gelişmiştir. Beynin bu bölümü; düşünme, tanıma, seçme, hatılama, unutma ve bilgilerin koordinasyonu ile kombinasyonunu gerçekleştirir. Özetle, insanın en değerli şeyidir.
... yapılan araştırmalar göstermiştir ki, doğumdan sonraki ilk haftalarda yaşananlar ve elde edilen izlenimler, o insanın gelecekteki yaşamı ve beyin işleyişi üzerinde çok etkili olmaktadır.
Düşünme işlemini gerektiren koşullara uyabilmek için büyük beyine (beyaz bölüm} ihtiyaç vardır.
Koku lobundan gelişerek büyüyen büyük beyin kabuğu, öylesine büyür ki kafatasının içine sığabilmek için, kıvrımlar halinde katlanır. Bu arada içsel güdüleri ve otomatik hareketleri yöneten bölümler, giderek küçülmüşlerdir.
Eğer okuduğunuz bir kitabı anlayamıyorsanız, suçun ille de sizde olması gerekmez. Belki de kitabın yazarı, kendisini anlaşılır biçimde ifade etmeyi bilmiyordur. Kendinizi yetersiz ve aptal olarak suçlamayın.
''limbik korteksten", bugünkü beynimizde de yer alan "büyük beyin kabuğu" oluşmuştur. Bu oluşum sonucunda insanoğlu, dış dünyayı bir bütün olarak algılamak ve onun büyük bir bölümünün resmini beyninde tasarlamak fırsatına kavuşmuştur.
Bundan başka, beyinde yeni oluşan nöronlar ve bunların birbirleriyle birleşerek meydana getirdikleri beyin ağı, daha önce depolanmış izlenimler arasında yeni bileşimlerin ve yeni bilgilerin ortaya çıkmasına yol açarlar. Bu izlenimlerin, anıların, deney ve tecrübelerin birbirleriyle ilintileri ve birleşmeleri, bir takım yeni düşünce ve duyguların doğmasına neden olur.
Bunların farkına varmak da, insanda "benlik bilincinin hissedilmesi" sonucunu oluşturur.
Yaş ilerledikçe büyük beyin kabuğu, beynin iki yanın küresi arasında bir iş bölümü yapmaya (geliştirmeye) başlar. İnsanlar üzerinde yapılan incelemeler, bunların yüzde 90'ında "aktif' konuşma merkezinin sol yarımkürede, "pasif', yani söylenenleri alan, dinleyen konuşma merkezinin ise sağ yanın kürede lokalize olduğunu yarım göstermiştir. İlginç bir nokta da, gürültü ve müziğin sağ küredeki işitme merkezince daha iyi değerlendirilmesidir. Buna karşılık soldaki merkezde ise, konuşma, anlatma ve· açıklama gibi şeyler daha başarılı olarak algılama, gerçekleştirilmektedir.
Evrim silsilesi içinde yükselerek gelişen hayvanların beyinleri incelendiğinde, beynin evrimleşmesi ile birlikte "eylemlere duyguları katma" ilkesinin de daha iyi bir biçimde başarıldığı görülmektedir. Duyguların işe karışmaları öylesine gelişmektedir ki, sonuçta duygular ana özelliklerini ve işlevlerini bile değiştirmek durumunda kalmaktadırlar. İnsanlarda "bilinç" haline gelen duygular bize; düşünmek, planlamak, karşılaştırmak, fikir geliştirmek, karar vermek gibi çok karmaşık eylemlerin gerçekleştirilebilmesinde yardımcı olmaktadırlar.
''Her şeyin temelinde bulunmak" olgusunu Şeyh Bedrettin'den dinleyelim: "Salt (mutlak) varlık, bütün erdemlerle donatılmış bulunması bakımından Tanrı adını aldı."