“...ve ruh sezinler, damarlarda gizlice akan zehri hisseder. Ve yaşam son çareye başvurur, bağırır ve savaş verir ve mümkün olan her yerde kendini gösterir.”
Psikanalitik yönteme karar veren kişi, tamamıyla sürprizlerle dolu karmakarışık bir dünyada olduğunu bilmeli. Bu, insana öncelikle tamamen absürt gelebilecek bir dünyadır, görünürde önemsiz olan şeylerin bazen olağanüstü önem kazanacağı bir dünya: Bir şaka, bir rüya, ilk bakışta boş gibi görünen bir fikir, yanlışlıkla söylenen bir söz, unutulanlar ya da gözden kaçanlar, günlük hayatta öylesine kenara ittiğimiz her şey psikanaliz dünyasında beklenmedik bir şekilde büyük anlam kazanır.
Psikolojiye ilgi duyanlar için içerisinde pek kıymetli analizler mevcut olan bu kitap, maalesef ki benim tarzıma hitap etmedi. Fakat dediğim gibi içerisinde çok kıymetli analizler mevcut. Bu analizlerin kişinin davranışlarının altında yatan sebepleri açığa çıkarmak gibi bir özelliği de mevcut. Örneğin kıskançlık duygusuna şematik olarak baktığımızda üç faktörle karşılaşırız: sen ben ve öteki. Ben kişisi sen kişisinin ötekiyle duygusal yakınlaşma ihtimalinin içinde boğulur kalır. Bu durum esasında sevgiden bağımsız olarak yaşanır. Daha çok özgüven eksikliğine yorulur. Kendinde sevilecek bir yan görmeyen kişi, hayatındaki insanın başka ilişkilere açık olduğunu düşünür. O yüzden derler ya birini sevebilmek için evvela kendimizi sevmeliyiz. Güney Amerika'nın ünlü psikanalisti Gabriel Rolon'un kaleme aldığı bu eser, meraklısına tavsiyemdir.
Bir Psikanalistin Notları psikoloji okuyan, psikolojiye ilgi duyan yada bu alanla ilgilenenler için okunabilecek bir kaynak.
Yazar bir kaç vaka ele almış ve analizler yaparak okuyucuya aktarmaktadır. Akıcı bir dil kullanmış.
Vakaların çözümlemesi hakkında çok fazla ayrıntı vermesede neden-sonuç ilişkisi üzerinde durmuş.
Terapist danışanlarıyla terapi vasıtasıyla var olan psikolojik rahatsızlığın nedenlerine ulaşmak için bir dizi yolculuğa çıkmaktadır.
Şimdiye kadar birçok psikiyatrik vakaların anlatıldığı kitaplar okumuştum. Her vakada şaşırmaya ve insanların yaşadığı travmaları beyinlerinin bir köşesine sıkıştırıp bir daha çıkarmamacasına korku ve endişelerini saklamasına aşinaydım. Gabriel Rolon’un bu okuduğum ilk kitabında yüzüme duvar gibi çarpan bir vaka olmadı. Aksine her insanın yaşadığı olaylara verdiği tepki biçimi, seçtiği meslekten yasla baş edebilme kabiliyetine kadar aslında ne kadar aynı olduğumuzu ve bir o kadarda farklı olduğumuz konusu ile yüzleştirdi. Sıradan rutin olayların hayatımızda onlarla yüzleşme ya da kabullenemeyip bilinçaltımıza itmemizin ardından kaygı ve korkularımızın bizi her anımızda veya her sendelediğimizde beklediğini bizlere anlatıyor. Okurken keşke ülkemizde de psikanaliz yaygın olsa aslında birçok sorunun belki de insanın kendini tanıması ve yüzleşmesi ile suç oranlarının ve insanın kendini izolasyonunun önüne geçebileceğimizi düşündürttü. En etkileyici öykü ise Majo’nun hikayesi idi.