Hayatı anlamaya çalışırken kafanda kocaman bir uğultu olacak. Bu uğultu ile yaşamaya alışmalısın. O gürültünün içindeki yararlı sesleri duyup gerisini es geçmelisin. Ve bu uğultu da pul biber gibi bir şey... Yedikçe canın yanacak ve yedikçe canın isteyecek.
Ne vakit kendimi arasam Olmadık kişilerde buluyorum beni. Büyüdüğüm de oluyor, küçüldüğüm de. Genç olduğum da oluyor. Unumu eleyip eleği duvara astığım da. Bir yanım “Kalk gidelim.” derken bir yanım “Romatizmalarım azdı yine.” diyor. “Hazır kendimi bulmuşum iki lafın belini kırayım.” derken Yatma saati geliyor çocukluğumun ya da bir koltukta uyuyakalıyor ihtiyarlığım.
Uçmak isteyen yavru bir kuşun kanatları gibi yavaşça açıldı adamın dudakları. "İyi ki varsın." dedi. "Sen olmasan boş bir et parçasıydım bu dünyada. Ruhum sokak köpeklerine dönerdi." Bir ömür uzunluğunda konuşmuştu adam. Bir ömürlük cümleler kullanmıştı.
İki yahut üç (hatırlamıyorum) yıl önce kitaplarımla beraber sipariş etmiştim. O gün bugündür de ne zaman istesem açıp okurum. Tadı damakta kalan bir dergi. Her ay dergi almama rağmen iki defa okumuşluğum yoktur. Ama bu dergi insanı kendine çekiyor. Gelecek ay diğer sayılarını da almak istiyorum.
Elinizin altında bazen açıp açıp okumak istediğiniz ve içinde güzel yazılar denemeler şiirler bulunan bir yazılı kaynak istiyorsanız kesinlikle bir şansı hak eden bir dergiydi. Öyle her yerde bulunmuyor, belki de ben denk gelmedim ama çok beğendiğim bir dergi oldu. Diğer sayılarını alacağım. Öneririm.