Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gilles Martin-Chauffier

Gilles Martin-ChauffierKonstantinopolis'in Romanı yazarı
Yazar
8.5/10
2 Kişi
7
Okunma
0
Beğeni
501
Görüntülenme

Hakkında

Gilles Martin-Chauffier, Gilles Hemsay takma adıyla da bilinir. 1998'de Interallié Ödülü ve 1996'da Jean-Freustié Ödülü alan bir Fransız gazeteci ve yazar. Gilles Martin-Chauffier eski bir Vannes ailesinden geliyor. Babası Jean Martin-Chauffier (1922-1987), Figaro'nun baş editörü ve büyükbabası Louis Martin-Chauffier (1894-1980), gizli bir Libération gazetesinin yazı işleri müdürü ve Comité'nin kurucularından biriydi. 1972 yılına kadar Saint-Jean de Passy Koleji'nde ilk ve orta dereceli okula devam etti. Paris İşletme Fakültesi'nden mezun olduktan sonra Columbia Üniversitesi'nde MBA yapmak üzere 1980 yılında New York'a taşındı. 1980'de Paris Match'e bir gazeteci olarak girdi ve yazı işleri kadrosunun saflarına yükseldi. Birkaç yıldır Cahier Kültür ve haftalık derginin baş editörlerinden biridir.
Unvan:
Fransız gazeteci ve yazar
Doğum:
Neuilly-sur-Seine, Fransa, 12 Ağustos 1954

Okurlar

7 okur okudu.
1 okur okuyor.
3 okur okuyacak.
Reklam

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Romanos Diogenes, imparatorluğun büyük ailelerinden birinin varisiydi. Enerjik bir kişiydi, orduyu yeniden donattı, altmış bin kişilik bir ordu kurdu, kısa çatışmaları yeğleyen ve topyekûn karşılaşmalardan nefret eden Türklerin üzerine yürüdü. Türklere rağmen göğüs göğüse bir çatışma yaşandı. Malazgirt'te başyaveri Andronikos Dukas'ın ihaneti sonucunda IV. Romanos kahramanca savaşmasına rağmen, onu ayaklarının dibinde toprağı öpmeye zorlayan Sultan Alparslan'ın eline geçti. Bu aşağılanma dayanılmazdı.
Nedense bana Game of Thrones'daki Başüstat Pycelle'yi hatırlattı.
Bir yumurta kadar kırılgan, parşömen kağıdı kadar ince bir adam, damarlarında kan kalmamış sanır, son nefesini verdiğini görmeye hazırlanırsınız. Ama bu sadece bir görünüştür. Hayal gücünüzü sonuna kadar kullanın, Dandolo, kendine Pierre l'Ermite süsü vermiş Büyük Petro'dur. Cam kadar keskindir ve ondan esnek değildir. Son sözlerini söyleyen zavallı bir ihtiyar rolünde, saz kisvesi altında, meşe kadar sağlamdır. Sümüklüböceğin marul yaprağına doğru gittiği gibi avına yaklaşsa da, inanın eyleme geçtiğinde bir köpeğin kemiğe saldırdığı gibi hırsla çullanacaktır. Dandolo için cennet, anahtarı Bizans'ın çöküşü olan çok yakındaki bir kapıdır. Yeni Haçlı Seferi'nden söz edildiğini duyar duymaz hizmetlerini sunar. Güzel rastlantı: Ona ihtiyaç vardır.
Reklam
Venedik'e gelince, hazırlıklarını hızlandırıyordu. Duruma açıklık kazandırmak için de doge olarak Enrico Dondolo'yu seçti. O, Bizans'ın baş düşmanıydı. 1173'te Venedik Cumhuriyeti adına tutsak elçilerinin serbest burakılmasını I. Manuel'den istemeye geldiğinde gözleri dağlanmıştı. Kızdırılmış bir kılıç ile! Görme yetisini büsbütün kaybetmemiş ve o haddini bilmez imparatorluk taifesinin ayaklarının altında süründüğünü görmeye yemin etmişti. O zamandan beri sabrediyor, uzun uzun düşünüyor ve planını özenle kuruyordu. Seksen yaşındaydı ama aklı tamamen başındaydı. Doge seçilir seçilmez kağıdını oyuna sürdü. Çok tanınmış bir adı vardı bu kağıdın: Haçlı Seferi. Bu dördüncüsü olacak ve basileusları zenginleştirmeyecekti. Bizans destanının dördüncü perdesi açılıyordu.
Roma'ya girişinden itibaren efsaneleşmiştir. Maxentius'un başkentini fethetmek için savaşmak zorunda kalmış ve çatışma kentin kapılarında Milvius köprüsünde gerçekleşmiştir. Zihinlere çakılmak ve birlikleri tarafından kolayca tanınmak için Apollon kılığına girmişti. Beyaz bir savaş atının üzerindeydi, güneşte parıldayan gümüş bir zırh takmıştı, kalkanı altındandı, miğferine ise değerli taşlar kakılmıştı. Bundan daha pagan bir görüntü olamaz. Sözde Constantinus saldırıyı, güneşin tepesinde haçı ve şu sözcükleri gördüğü dakikada başlatmıştır: "In hoc signo vince" ("bu işaret üzerine yeneceksin"). Sonunda kulağına gelen bu habere Constantinus önce güldü, sonra yalanlamamaya karar verdi. İmparatorluk zaten yeterince parçalanmıştı, ortalığı daha fazla karıştırmaya gerek yoktu. Seçkinler savaşırken bari halk uslu dursundu. Böylece 313'te bir hoşgörü fermanı yayımlandı. Bundan böyle imparatorlukta herkes dilediği dinin yolunu izlemekte özgür olacaktı. Hristiyanlar artık sürgüne gönderilmeyecekti. Onlardan istenen tek bir şey vardı: Sezar'ın hakkını Sezar'a vermeleri. Ve özellikle Sezar'ın bundan böyle Constantinus adını taşımasını kabul etmeleri. Kısa süre içinde imparatorluğun tek hakimi o olacaktı.
Durum vahimdi, 1349 yılında çıkan veba, rejimin dağılmasına ivme kazandırdı ve hepsinden kötüsü, müttefike susamış olan Kantakuzenos, büyük dostu Orhan'ı Bizans oyununa kattı. Selçuklu gücünün kalıntılarından doğan bilinmeyen bir aşiretin, Osmanlıların başındaydı bu kişi. Saygıdeğer bir insandı. Akıllı, ihtiyatlı, kültürlü. Yeni bir askeri güç kurmaktan çok medeni bir devlet modeli yaratmayı düşlüyordu.
Sayfa 108Kitabı okudu
Henüz kayıt yok

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
Reklam
224 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
İstanbul'un; tarih sahnesine çıkışından işgaline ve Ankara'nın başkent olmasına kadar geçirdiği gelişim ve değişimi çok akıcı bir dille aktarıyor Gilles Martin-Chauffier. İmpartorluklar, katliamlar, savaşlar, saraylar, entrikalar v.s. ne ararsanız var. Son noktayı Atam ile koyması da müthiş. "Tarih asla geçmişten ders almaz, geçmişi tekrar eder." Sf.187 i.hizliresim.com/p5mdzN.jpg
Konstantinopolis'in Romanı
Konstantinopolis'in RomanıGilles Martin-Chauffier · Özgür Yayınları · 20067 okunma
224 syf.
·
Puan vermedi
Her ne kadar kitabın ismi konstantinopolisin romanı olsa da kitap aslında roman değil. İstanbul’un tarih sahnesine çıktığı andan itibaren başına gelen her şeyi kronolojik sıralama ile vermiş yazar. Karşılıklı söyleşi havasında bir dil kullanması okumayı daha cazip hale getiriyor. İstanbul denince aklınıza ne geliyorsa kitapta bulabilirsiniz:iustinianus,theodora,meşhur hipodrom dövüşleri ile gladyatörler,istanbul halkının ait olduğu devlete göre konuştuğu dil-sahip olduğu din;fatihin fethi...tarihi önem arz eden mekanlara da değinmiş yazar. Kitap dalında aldığı ödülü bence hak etmiş zira bu tür bir kitabı ilk kez sıkılmadan okudum. Şehre gitmeden önce bu kitabı okuyarak şehrin havasını solumak iyi oldu. Kitapla kalın.
Konstantinopolis'in Romanı
Konstantinopolis'in RomanıGilles Martin-Chauffier · Özgür Yayınları · 20067 okunma
224 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
12 günde okudu
Konstantinopolis, günümüzün İstanbul'unun başından geçenler dünya tarihinde bu kentin yerinin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Zamanında binbir türlü entrikalar, savaşlar, katliamlar, görmüş olsa da çeşitli dinlere, etnik farklılıklara ev sahipliği yapmış olduğu için günümüzde dahi gıbta edilecek bir şehir niteliği taşıyor. Bizans'ın 1100 yıllık imparatorluğu ve Osmanlı'nın 600 yıllık tarihi, kenti adım adım büyütmüş ve bugün milyonlara ulaşmasını sağlamış. Kitabın ismi "Konstantinopolis' in Romanı" ancak kitap bir roman değil kronolojik bir inceleme kitabıdır. Yazarın kullandığı sohbet dili çok hoş ve kitabı gerçek bir roman gibi akıcı ve meraklandırıcı kılıyor.
Konstantinopolis'in Romanı
Konstantinopolis'in RomanıGilles Martin-Chauffier · Özgür Yayınları · 20067 okunma