Savaş sonrası dağılan Yugoslavya. Savaşta ellerini kirletmiş ve saklanan babasını arayan ana karakter üzerinden yürüyen kitap Yugoslavya’nın bütün renklerini sayfalarına taşımayı büyük ölçüde başarmış durumda. Yalnız kitabın son 100 sayfası ilk 100 sayfasından daha iyi. Giriş kısmında çocukluk hayallerine daldıkça olaylar, kişiler fazla birbirine karışıyor. Bu kesim açıkçası beni biraz yordu. Son kısımlarda hikayenin tam anlamıyla oturmasıyla kitap daha iyi bir görüntü alıyor.
İlk bakışta 5-A sınıfımızda küçük bir iç savaş yaşanıyor gibi görünse de beden eğitimi dersi başladığında her şey ikinci plana atılırdı. Sırplar, Hırvatlar, Müslümanlar, Slovenler ve babasının ismini söyleyemeyenler hep birlikte spor salonuna futbol oynamaya koşardık. Artık orada kimin ne olduğunun bir önemi yoktu.
Sahada Sırplar hücumcuydu, Hırvatlar sol bek, Müslümanlar kaleci, babalarının isimlerini açıklayamayanlar ise kalorifer petekleriydi, çünkü yedek sandalyelerini ısıtıyorlardı.
Sırf salıdan sonra çarşamba, çarşambadan sonra perşembe geldiği için zaman akıyormuş ve yaşıyormuşum gibi davrandığım o normal denilen hayatı kim bilir ne kadar yaşayabilmiştim.