Öküzün, arabayı çeken veya sırtındaki yükü taşıyan atın emeği gibi kaba güce dayalı çalışma biçimi ile bilgi ve eğitime dayalı çalışma tarzı çok farklıdır. Bilgi ile beslenen emek on, yüz ve hatta bin kat daha etkilidir.
Aydın olmak gösterişli bir kıyafet giymek yahut kolalı bir yaka ve modaya göre şapkayla dolaşmak değildir. Aydınlar halkın beynidir. Halk bizi eğitimimiz bittikten sonra iyi maaşlı bir işe girerek, akşamları lokantalarda oturmak veya sözde 'okuma salonlarında' kağıt veya domino oynamak için yetiştirmedi. Bu hayatı yaşayanlar aydın değil, aydın süprüntüleridir. Aydın olarak sizlerin vazifesi halkın zekasını, vicdanını, irade ve enerjisini uyandırmak ve harekete geçirmektir. Halkın düşünme yeteneğini canlandırmak, işçileri, köylüleri ve toplumun alt kesimlerini daha iyi bir hayat kurmak için ne yapmaları konusunda eğitmek- sizin göreviniz budur.
Geçmişten kalan kin duygusu ve yıkıp yağmalama ihtirası, tıpkı sahilde bulunan her şeyi bir anda yutan dalgalı bir deniz gibi, aniden dışa vurmaktadır.Su baskınlarından korunmak için sağlam duvarlara ihtiyaç vardır.
Toplum içinde düzgün davranmaya, iyi bir sohbet arkadaşı olmaya özen gösterin. Başkalarının tavsiyelerini okuyun ve dinleyin, onları aklınızda tutmaya çalışın.
Aydın olmak modaya uygun elbise ve şapka giymek, kolalı gömlek taşımak değildir. Aydın zümre ulusun başı ve başındaki zümre sayılır. Ulus sizi iyi bir eğitim aldıktan sonra iyi bir aylık alın, akşamları kahvehanelerde iskambil veya domino masasının başına geçip eğlenin diye okutmamıştır. Bunlar gerçek aydınlar değillerdir. Küflenmişlerdir.
Okumuşların hepsi, Ulasal zekayı açmaya, ulusal vicdanı uyandırmaya, ulusal iradeyi güçlendirmeye zorunludur. Köylülere, isçilere ve halkın alt tabakalarına, nasıl daha iyi yaşayabileceklerini gösterin. Bunları eğitmek ve kültür alanında bizden daha gelişmiş ve eski olan ulusların arasına sokmak sizin görevinizdir.
Unutmayın ki, halkın bilgisizliği, kabalığı, sarhoşluğu, hastalıkları, yoksulluğu, bunların hepsi sizin ayıbınız, sizin suçunuzdur.