H. Kamil Yılmaz kitaplarını, H. Kamil Yılmaz sözleri ve alıntılarını, H. Kamil Yılmaz yazarlarını, H. Kamil Yılmaz yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Aziz Mahmud Hüdayi özellikle padişahlara yazdığı mektuplarında bu konuya yer vermiştir: "İnsan-ı kâmil cümlenin ruhudur. Cümleyi câmi olup cümlenin hakkını verendir.
Halkta Hakk'ı, Hak'ta halkı gören ve Hakk’ın da halkın da hukukunu eda etmeye çalışandır."
İnsanın bir maddesi ve bir mânâsı; bir cesedi ve bir ruhu vardır. Filozoflar, insanı hayvan-ı nâtik/konuşan hayvan, mutasavvıflar da hayvan-ı âşık olarak görürler.
Cüneyd Bağdadi der ki: “İhlas kul ile Allah arasında bir sırdır. Melek onu bilmez ki sevap yazsın. Şeytan ona muttali olamaz ki ifsad etsin. Heva ve heves onu fark edemez ki kendine meylettirsin.”
Hz. Ömer oğlu Abdullah'ın odasına girdi ve ne yediğini sordu. Oğlu “et, canım çekmişti de" diye cevap verdi.
Hz. Ömer: "Sen canının çektiği her şeyi yer misin? Bilmez misin ki, canının çektiği her şeyi yemek, insana israf olarak kâfidir." dedi.
O’nun kalbi rahmetle dolup taşmıştı.
O’nun rahmeti, dilinde müjde, gözlerinde yaş, elinde ihsan olmuştur.
Böylece merhamet ve iyilikte de önder olmuştur.
Resûl-i Ekrem Efendimiz {s.a.v.}'in simasındaki mehabet, bütün ashâb-ı kirâm ve O'nu gören diğer insanların üzerinde derin bir te'sir icra ederdi. O insanların en güzeli ve en nûrlu olanı idi. O'nu anlatanlar "ayın ondördü gibi güzeldi" diyorlar.
"Kıyamete kadar bizi sevenler, kabrimizi ziyaret edenler ve ömründe bir kere türbemizin önünden geçtiğinde Fatiha okuyanlar bizimdir. Bize mensub olanlar denizde boğulmasın, ahir ömürlerinde fakirlik görmesin, imanlarını kurtarmadıkça göçmesin."
Tasavvuf şeriata sımsıkı sarılmayı ve edeb sınırını gözetmeyi öngörmektedir. Nitekim Cüneyd Bağdadî tasavvufu "toplu halde zikir, (Kur'ân'ı) dinleyip vecde gelmek, kitap ve sünnete ittiba ile amel" diye tanımlar.
*
Cüneyd bir başka tarifinde: "Tasavvuf bir evdir, kapısı şeriattır."
Hafsa validemiz anlatıyor: "Bir kilimi ikiye katlar da ona yatak yapardık. Bir defasında dörde katlamıştık da gece namaza kalkamamış ve "altına ne serildiğini" sorarak serginin her zamanki gibi serilmesini taleb etmiş, istirahatı ile fazla meşgul olunmasından hoşnut olmamıştı.”
Tirmizî, Şemail, s. 261