H. Yunus Apaydın

İslam Hukuk Usulü yazarı
Yazar
Çevirmen
8.9/10
14 Kişi
108
Okunma
15
Beğeni
1.714
Görüntülenme

H. Yunus Apaydın Gönderileri

H. Yunus Apaydın kitaplarını, H. Yunus Apaydın sözleri ve alıntılarını, H. Yunus Apaydın yazarlarını, H. Yunus Apaydın yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Hudûs Delili
Ibn Hazm Allah'ın varlığını ispat konusunda daha çok hudûs delilini kullanmaktadır. Klasik kelamcıların tamamı ta-rafından kullanılan hudûs delili, âlemin cevherden ve arazdan oluştuğu ve bunların da yaratılmış olduğu ilkesine dayarur. Arazlar varlıklarının ikinci anında yok olur ve böyle olan şeyler hadistir. Cevherler de arazsız var olamadıkları için onlar da hadis olmalıdır. Hadis olan her şey ise bir yaratıcıya ihtiyaç duyar.
Sayfa 182Kitabı okudu
İbn Hazm yakîn ifade eden kıyasın, şümul kıyası olduğunu, temsil kıyasının yakîn ifade etmediğini savunduğu için temsilkıyasını hem akliyyat hem de şer'iyyat hususunda geçersiz görmektedir. Yakîn ifade etmeyen bir yolla Allah'ın hükmüne ulaşılmasını mümkün görmeyen İbn Hazm açısından bu ayırımda bir çelişki veya tutarsızlık aramak doğru olmaz. Ibn Hazm İslâm mantıkçılarının Aristo'nun Organon'unu teşkil eden kitaplardan biri olan Analytica Prioa'yı Arapça'ya kıyas olarak çevirmelerini yanlış bulur ve kendisi Analytica Prioa'yı ve Analytica Posteriora'yı Organon'un 5 ve 6. kitapları olan Topica ve Sophisticis Elenchis ile birlikte "burhan” başlığı altında inceler.
Sayfa 179Kitabı okudu
Reklam
Mantık
Gerek akli olsun gerek şerî olsun her iki çeşidiyle kıyas, şekli itibariyle de temsil kıyası (analoji) ve "şümul kıyası" (tümdengelimli akıl yürütme, syllogism) olmak üzere iki kısma ayrılır. Şümul kıyası, bir şeyin esasında kendisini de içine alan genel bir hükmün altına dahil edilmesidir. Bu tür kıyasta külliden cûzîye (tümelden tikele) istidlal vardır. Mantıkçılar bu kıyası "iki mukaddime ve iki mukaddimeden çıkan (zorunlu) bir sonuç olarak tanımlamış ve çoğu kere "en-nazarü'l-kıyasî el-aklı" olarak isimlendirmişlerdir.
Sayfa 177Kitabı okudu
Ibn Hazm, aklı vahyin alanına asla dahil etmez, dolayısıyla aralarında çatışma söz konusu değildir. Bu yüzden İbn Hazm, aklı konularda filozofların kıyasını (syllogism) kabul etmekle birlikte filozofların "istikra" (induction), müslümanların ise hile ve yanıltma olarak- "kıyas" diye isimlendirdikleri şeyin, burhan olmayıp bir nevi kehanet, tahmin ve bilgisiz hükmetme olduğunu, dolayısıyla bütün cüzileri bilmeden buna itibar edilemeyeceğini söylemekte ve şerî konularda kıyâsa yer vermemektedir.
Sayfa 176Kitabı okudu
Tevhit akılla bilinir, fakat bunu ikrarın farz oluşu ve inkârcının cehennemlik oluşu akılla değil, peygamberlerin bildirmesiyle bilinir. Çünkü akıl, şeriat koyamaz, Allah'ın kime azap edeceğini kime nimet vereceğini haber veremez. Akıl sadece, imkânsız, zorunlu ve mümkünü ayırt etmeye, mevcutlarla mâkuller arasını ("mevcut ve hak makul" ile "yok ve bâtıl mâkul"ün arasını) ayırt etmeye yarar. Aklın tabiatının gerektirmediği veya nefyetmediği şeyi, bulursak tasdik ederiz, bulamazsak, onun imkânsız olduğunu söylemeyiz.
Sayfa 175Kitabı okudu
"Aklın hüccetinin hüccet olduğu nasıl bilinir?"
Biz aklın gerektirdiği şeyin sıhhatini vasıtasız ve zamansız/süreçsiz biliriz. Anlamamızın ilk vakitleri ile bunu bi- lişimiz arasında bir süre yoktur, anlamaya başladığımız ilk andan itibaren biz, bütünün parçadan büyük olduğunu biliriz. Bu itibarla kimse, bu bilginin nasıl gerçekleştiğini bilemez. Bu bilgi, Allah'ın nefislerdeki bir fiilidir. Biz diğer bütün delilleri bu bilgiden üretiriz. Bu soruyu soran kişi eğer mümin ise "Kur'an, akıl hüccetlerinin sıhhatini gerektiriyor" deriz. Yok, mümin değilse, onun cevabını da el-Fasl ve et-Takrib'de uzun uzadıya verdik. el-Ihkâm adlı kitabımızda ise meseleyi müslümanlar açısından ele alıyoruz.
Sayfa 173Kitabı okudu
Reklam
Yani akıl yürütmelerin bazan hatalı olması ve duyuların bazan bizi yanıltması, genel anlamda bunlara dayanılarak verilen hükümlerin hatalı olmasını gerektirmez. Akıl olmasaydı biz hiçbir şeyi bilemezdik Sahih deliller, aklın hüccetidir, böyle olmayanlar aklın húcceti değildir, bilakis akıl onu iptal eder.
Sayfa 172Kitabı okudu
Çelişmezlik
Fasit/bozuk istidlal de fâsit/bozuk görüşe götürür. Bir görüşten ötekine geçen kimsenin iki istidlalinden biri zorunlu olarak bozuktur. Dolayısıyla bu kişi, ya sahih bir görüşten fâside veya fasitten sahihe geçmiştir yahut da her iki istidlali de sakat olduğu için bir bozuk görüşten bir başka bozuk görüşe geçmiştir. Her iki görüşünün birlikte sahih olması imkânsızdır. Çünkü bir şey, aynı anda ve aynı yönden hem hak hem bâtıl olamaz.
Sayfa 172Kitabı okudu
İbn Hazm akıl hüccetine karşı çıkarak başka şeyleri bilgi kaynağı olarak gören kimselerden söz eder. Bunlardan kimileri bilginin kaynağını ilham, kimileri masum imamın sözü, kimileri haber ve kimileri de taklit olarak görmüşlerdir. Bunların akıl hüccetini iptal için tutundukları "İnsan bir şeye itikat ediyor ve onun hak olduğunda hiç bir kuşku duymuyor. Sonra da bu kanaatten vazgeçip başka şeye kanaat getiriyor. Şayet akıl hücceti sadık olsaydı, delilleri değişmezdi" şeklinde eleştirir.
Sayfa 171Kitabı okudu
Evvelî Bilgi / Tâli Bilgi
Bu iki yol dışında herhangi bir şekilde bir şey bilmek asla mümkün değildir. İbn Hazm bilginin kaynaklarına ilişkin olarak et-Takrib'de söylediklerini, el-İhkâm'da, şerî konulara uyarlanmış özet bir anlatımla; a) duyular ve akıl, b) vahiy (Kur'an ve sünnet) olarak göstermekte ve el-Fasl'da, vahiy sonucunda elde edilen bilginin, tıpkı duyularla ve aklın açık hükmüyle (bedihetü'l-ahl) idrak edilen bilgi gibi kesin olduğunu söylemektedir.
Sayfa 171Kitabı okudu
112 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.