Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Hakan Dilek

Hakan DilekMahallenin En Şık Abileri yazarı
Yazar
6.3/10
3 Kişi
13
Okunma
2
Beğeni
1.740
Görüntülenme

Hakan Dilek Sözleri ve Alıntıları

Hakan Dilek sözleri ve alıntılarını, Hakan Dilek kitap alıntılarını, Hakan Dilek en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Sanatçı, karanlık bir odayı aydınlatan ışıktır benim gözümde. Benim için 1970 Dünya Kupası finalinde Pele'nin Carlos Alberto'ya verdiği pasla, genç Rimbaud'un şiiri arasında bir fark yoktur." Eric Cantona’ya göre futbolla sanat bir yerde buluşuyordu.
Bir kamp dönemi, Galatasaraylı futbolcular aralarında bilgi yarışması düzenliyorlar. Coşkun Özarı, Metin Oktay'ın oda arkadaşı Kamil Aktan'ı sorguya çekiyor: "Ispanya'nın bulunduğu adanın ismini söyle!" Dakikalar bitiyor ama Kamil değil İspanya adasını, İstanbul'daki adalanı sayacak durumda değil; nasıl daralıyor... Metin Oktay, Coskun Özarı’nın göremeyeceği bir pozisyonda, sessiz film oynar gibi anlatmaya çalışıyor dudak hareketleriyle Kamil'e: "Elbe, Elbe!" Kamil sevinç içinde, sorulan soruyu bilmenin heyecanıyla ayağa kalkıp bağırmaya başlıyor: "Elma, Elma!"
Reklam
Taçsız Kral'ın jübilesi de ilginçtir. Yıllarca ayrımsız bütün tribünlerin birlikte alkışladığı Metin Oktay, Fenerbahçelilerin ve Galatasaraylıların ortak isteğini gerçekleştiriyor, son maçında -on dakikalığına da olsa- Can Bartu ile forma değiştiriyordu. Yani Can Galatasaray, Metin de Fenerbahçe formasıyla yer alıyordu sahada. Gözlere ve evlere şenlik bir jübile maçı değil mi? Can Fenerliliğinden Metin Galatasaraylılığından ne kaybetmiştir? Sorarım...
Ender Konca’nın, babası Miraç Konca'yla yasadiği bir olay, o duyguları yeniden dolaştırdı yüreğimde. Bir erdem hikayesidir o olay benim için... 1970; Eskişehirspor-Galatasaray maçı. Ender başını döndürüyor Galatasaray defansının; bir çalım atıyor Ekrem'e, bir daha, dönüp bir daha... Eblehe çeviriyor Ekrem'i. Maç 1-0 Eskişehirspor'un galibiyetiyle bitiyor. Maç bitiyor, stadın dışına çıkiyor Ender. Kendisini bir kenarda bekleyen babası Miraç Konca’nın eline sarılıp öpecek. Bir adım kala, babası çakıyor tokadı Endere ve şaşkınlığı geçmeden konuşmaya başlıyor: "Sen utanmıyor musun adama tekrar tekrar çalım atmaya? Geçtin, tekrar geri dönmen niye. O adam da toptan ekmek yemiyor mu?" Ben biterim bu olayda.
"Akıl, kendini ancak deliliğin zıddı olarak tanımlayabilmektedir. Öyleyse delilik toplum düzeninin varlığı için gereklidir, çünkü bu düzen, kendine ancak negatifinin aynasında kimlik verebilmektedir...!" (M.Ali Kılıçbay'ın Michel Foucault'nun Deliliğe Övgü'süne yazdığı önsözden)
40 Ölü 100 Yaralı !
Dumanı hâlâ tüten bir olay da Sivas-Kayseri karşılaşması. 1967 Eylül'ünde iki takım Kayseri'de karşı karşıya gelir. Maçın ilk yarı ortalarına doğru hakem, Kayserispor'un sağbekini atar, sonra da taraftar baskısı dolayisiyla tekrar alır. O arada tribünlerde beklenen kıyamet kopar. Beklenen diyorum, çünkü Sivas-Kayseri çekişmesi bi rrant kavgasının arkasına gizlenmiş durmaktadır. Sivaslıların deyimiyle Kayserililer, Sivas'ta bile memleketin ekmeğini elinde tutmaktadır ve Sivaslılar bu durumdan hiç hoşnut değildir. Zaten Kayseri'de Sivaslıların yoğun oturduğu mahallelerde küçük çaplı nümayişler süregelmektedir. Maçtaki olay kıvılcım olur ve Kayserisporlular, Sivaslı taraftarları taş yağmuruna tutarlar. Kaçışanlar Kayseri'nin içeri doğru açılan dev kanatlı demir kapılarına hücum ederler, ama üstü üste yığılır binlerce insan. Olayların bilançosu 40 ölü, 100'e yakın yaralıdır. Sivaslılar ağıtlar yakarak yollara düşerler. Kentte Kayserili oldukları bilinen insanların ev ve işyerleri tahrip edilir, yağmalanır. Bir hafta süren olaylarda iki kentin insanları yurtlarına göç ederler. Sivas hep duçar bir şehirdir zaten; Yavuz Selim'den beri!..
Reklam
Adını şikeci Varol koymuşlardı bir dönem. "Akıllı olan çift taraflı çalışır!" diyordu. "Hiçbir zaman para aldığım için şike yapmadım. Yani para karşılığı gol yemek yada normalden fazla hırsa kapılmak gibi bir durumum olmadı. Kaleci çıkar, kalesini korur. Eğer birileri gelip kendisine para verirse alır, gol yememesi için para verirse yine alır. Ama oyun içinde bütün bunları unutur sadece görevini yapar. Görevi en iyi biçimde kalesini korumaktır. Gol yerse de kendisine bunun için para verenlerin isteğini yerine getirmiş olur. Ancak gol yemek kaleciliğin doğal bir sonucudur. Yani o golleri para aldığı için yememiştir. Sadece pozisyon gereği yapmıştır. Kaleciler çift taraflı çalışsınlar bundan da kesinlikle kaçınmasınlar. Yani kendilerine gol yeme diyenlerden de alsınlar, ye diyenlerden de!"
Hani iki kalas bir heves demişler ya bu tuluat durumu için, futbol adına söylenecek şey üç kalas bir heves olmalı -kale direklerine gönderme yapacak olursak- herhalde.