Haluk hoca bu kitapta da kültürel birikimini ve yaptığı araştırmaları bizlerle paylaşmış. Bir fotoğraf karesinde çeken kişiyi deklanşöre basmaya iten her zaman bir duygu vardır. Aynı anda aynı yerden çekim yapan her fotoğrafçının dikkatini çeken nokta aynı olmuyor. Bu nedenle bir fotoğraf karesi o anı dondurmakla kalmıyor arkasında da fotoğrafçıyı o kareye götüren bir hikaye taşıyor. Haluk hoca bu kitapta bizi fotoğrafçıların dünyasında gezdirirken hem onların hayat hikayeleri ile tanıştırıyor hem de yaşadıkları coğrafyanın siyasi ve kültürel izlerini sürüyor. Sayesinde hem yeni fotoğrafçılar ve hikayeleri ile tanıştım hem de yeni kitaplara yolculuk yaptım. Her satırda yılların deneyimini ve titiz bir araştırmanın izlerini bulmak mümkün
Bugün ise tanık olmak için sadece "büyük"olaylar izlemek, onlara tanıklık etmek gerekmiyor. Dünya her gün bir kez daha kuruluyor ve tarih yazılmaya devam ediyor. Bunun için özel bir görevlendirmeye gerek olmadığinı düşünenlerdenim. Isteyen herkes en azından kendi çevresinden anlatabileceği hikâyeler ile görsel tarihe not düşebilir. Günümüzde sözlü ve görsel tarih kaydında "sıradan" bireylere önemli roller düştüğüne inanıyorum. Hele ki bizim gibi yazılı kültür ile pek barışamamis bir toplumda bu eylemler çok daha fazla önem kazanıyor. Isteyenler için bugün teknolojik olanaklar yeterli ve kolayca ulaşılabilir durumda. Ancak bunun rastgele ve bilinçsizce yapılacak bir şey olmadığını bilerek, gereken kaynak ve kişilere ulaşmanın yanında bilgi biriktirip alanda deneyim kazanmak gerekiyor. Bugün yapılacak "sıradan" kayıtların geleceğin Önemli veri ve belgelerini oluşturabileceğini unutmamalıyız. Günümüzde artık söz uçmayabilir, yazı gibi fotoğraf ve hareketli görüntü de geleceğe kalabilir. Doğru yerde, iyi bir zamanlama, dürüst bir tavır ile kalıcı işler yapmak mümkün.
Herkesin kendi egolarının peşinde koştuğu ve yalnızlaştığı bu garip dünyada, ısrarlı bir “ortak” aydınlanma talebi, adeta ona fazladan bir yaşam enerjisi sağlıyordu.
Daido Moriyama: Kopyanın gücünü gösterdiği saygıdan dolayı “fotoğraf çekme eylemi profesyonellerin tekelinde değildir. Herhangi bir amatör de, bir profesyonel kadar iyi olabilir.” der.
Fotoğraf ile ilgilenen herkesin keyifle okuyacağı bir kitap. Yazar ile yollarım kendisinin Arabesk adlı projesinin sunumunda kesişti. Enerjisi , bilgisi ile sohbetine doyamadım. Kitabında da keyifli sohbeti devam etti. Kitapta fotoğraf tarihinde özellikle doğunun etkisinde kalmış, kendi yolculuk hikayelerinin peşine düşerek büyük yapıtlar oluşturmuş sanatçıların kısa hayat hikayeleri yer alıyor. Kitaba adını veren soru gerçekten ilginç. Artan teknolojik ürünler ile hepimiz artık bir şekilde fotoğraf çekiyoruz ama neden çekiyoruz? Neden anı yaşamak yerine o anı dondurmayı tercih ediyoruz? Fotoğraf çekerken anı yasayabiliyormuyuz? Benim gibi hem yolun getirdiklerini hem de fotoğrafları sevenlerin zevkle okuyacağı bir kitap olmuş.
Fotoğraf sevenlerin, ilgi duyanların kütüphanesinde olması gereken bir kitap. Kitabı yazan fotoğraf sanatçısı ve akademisyen Haluk Çobanoğlu, adeta her kelimeyi her cümleyi özenle seçmiş. Üslubu o kadar güzel ve özenli ki, her konuyu tekrar tekrar okumak istiyorsunuz. Kitapta teorik bir bilgi yok. Fotoğraf tarihine ismini yazdırmış ve yolu bir şekilde budizmle kesişmiş sanatçıların neden fotoğrafa yöneldiğini, kendi yollarını nasıl çizdiklerini, karmaşıklaştırmadan size sunuyor ve “Bu fotoğrafları neden çekiyoruz?” sorusunu esasen size yöneltiyor. Bu hikayelerden fotoğraflardan yola çıkarak sizin de kendi çizginiz üzerine düşünmenizi sağlıyor. Fotoğrafa olan ilginizi kaybettiğinizi düşündüğünüzde, ya da yolunuzu şaşırdığınızda alıp tekrar okuyup ilham alabileceğiniz bir kaynak olmuş.