“Er ya da geç hayat bize bağışlamayı öğretiyor. Bana çok erken yaşta öğretti ama olsun. Ben düşmanı bağışlamaya, herkesi bağışlamaya hazırım, kendi evime dönebilmemin yolu bu. Günün birinde bunun gerçekleşeceğini ve herkesin barış, mutluluk, arkadaşlık ve sevgi içinde yaşamasını dilediğimi düşmanın anlayacağını ümit ediyorum çünkü insan hayatının özü bu.”
1992’de dünyanın gözü önünde yaşanan bir soykırım. Savaş kelimesinin bile hafif kaldığı üç yıldan fazla süren büyük bir katliamı tanıklarından dinliyoruz.
Savaşın ortasında ailesine bakmak zorunda kalan Atka ile mülteci olarak Hırvatistan’a göndermek zorunda olduğu kardeşi Hanna’nın farklı yerlerde, farklı zorluklarla mücadele edişlerini yine onların anlatımıyla okuyoruz.
Bütün anlatılanlar gerçek, bütün acılar aynı… O yılların unutulmaması, o zamanda duyuramadıkları Boşnakların seslerini tüm dünyaya haykırmak için yazılmış otobiyografik bir roman.
Çok değil, bundan otuz yıl önce Sırpların yaptığı bu acımasız katliam unutulmamalı. Bütün dünyanın kör ve sağırı oynadığı, tarihin en kirli yıllarına şahitlik etmek çok üzücüydü.
Ben çok etkilendim, sizlere de tavsiye ederim.
#kitapçaseyahatler