Hana Schofield kitaplarını, Hana Schofield sözleri ve alıntılarını, Hana Schofield yazarlarını, Hana Schofield yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Elveda Saraybosna, 1992 yılında başlayıp tam kırk altı yıl süren Bosna Savaşı'nda Atka ve Hana kardeşlerin yaşadıklarını anlattıkları gerçek bir hayat hikayesi.
Hana Hırvatistan’da mülteci olarak güçlüklerle mücadele verirken Atka da Bosna’da kalıp ailesine ve küçük erkek kardeşlerine göz kulak olmaya çalışır. Ölüm ve vahşet Saraybosna’da günlük hayatın bir parçası haline gelmiştir ancak bir süre sonra gazetecilerle birlikte çalışıp çevirmenlik yapma şansı yakalayan Atka’nın yaşadıkları umudun kaybolmadığını ve ailesinin kaderinin her an değişebileceğini gösterir.
Kitaba büyük bir heyecanla başladım fakat beklediğim gibi bir okuma olmadı maalesef. Bosna Savaşı gibi acı bir savaşı sıradan bir dil ve anlatımla okuyucuya aktarılmış. Kitabın duygusu yok. Anlatımda tekrara çok düşülmüş. Bu nedenle kitabı pek beğenemedim. Belki de Bosna Savaşı ile ilgili daha önce okuduğum kitaplardaki duyguyu burada görememem de kitapla ilgili duygu ve düşüncelerimde etkili olmuş olabilir.
"Sırp politikacıları televizyonda gördüğümde midem bulanıyor. Bu vahşetin arkasında onlar var ama o sözde barış görüşmelerinde yabancı diplomatlarla görüşüp el sıkışacak kadar da yüzsüzler."
"Ama geri döneceğiz... Saraybosna bizim yurdumuz, akrabalarımız orada, ailem, ablam ve ağabeyim orada. Sırplar her şeyi yakıp yıktı, bir sürü insanı öldürdü. Ama Saraybosnalılar şehri yeniden kuracaklar..."
Elveda Saraybosna, 1992 yılında başlayıp tam kırk altı ay süren bir katliamın hikayesi. keşke sadece hikaye olarak kalmış olsa diyebileceğimiz dünyanın yaşananlara göz yumduğu, sözde BM’nin NATO’nun yardım eli uzattığı ama tamamen seyirci kaldıkları bir soykırım. yazarlarımızın direkt kendi yaşadıklarını anlattıkları kitap, Bosna’da savaşın ilk günlerinden başlıyor. yaşadıkları acılar, kaybettikleri insanlar, hayatları boyu unutamayacakları günlerle devam ediyor. bir çocuğun o savaştan canlı çıktıktan sonra uçak geçerken bile bomba atılıyor diye korkmasını hissedebiliyorsunuz. biz gerçekten çok korkunç bir dünyada yaşıyoruz, bunun her gün farkındayız ama unutmaya meyilli olduğumuz için okuduğumuzda daha da farkına varıyor insan. bosna katliamı, tüm dünyanın göz yumduğu korkunç bir soykırım, göz göre göre insanların ölmesine, kadınların çocukların tecavüze uğramasına, açlıktan ölmelerine, kamplarda işkencelerine uğramalarına göz yumulmuş. ne yazık ki insanlık olarak çok da ilerleyemediğimizi halen kalplerin kapkara dünyanın korkunç bir yer olduğunu bilerek yaşamaya devam ediyoruz, bunun için çok da uzağa bakmaya gerek yok ülkemizde olan depremin üstünden üç hafta geçmedi, öyle kader planı falan da değildi bu yaşadığımız, birilerinin elbirliği ile işlediği cinayetti.
dilerim yarınlar güzel olur.
“bırakın barış güvercinleri uçsun”
“Er ya da geç hayat bize bağışlamayı öğretiyor. Bana çok erken yaşta öğretti ama olsun. Ben düşmanı bağışlamaya, herkesi bağışlamaya hazırım, kendi evime dönebilmemin yolu bu. Günün birinde bunun gerçekleşeceğini ve herkesin barış, mutluluk, arkadaşlık ve sevgi içinde yaşamasını dilediğimi düşmanın anlayacağını ümit ediyorum çünkü insan hayatının özü bu.”
1992’de dünyanın gözü önünde yaşanan bir soykırım. Savaş kelimesinin bile hafif kaldığı üç yıldan fazla süren büyük bir katliamı tanıklarından dinliyoruz.
Savaşın ortasında ailesine bakmak zorunda kalan Atka ile mülteci olarak Hırvatistan’a göndermek zorunda olduğu kardeşi Hanna’nın farklı yerlerde, farklı zorluklarla mücadele edişlerini yine onların anlatımıyla okuyoruz.
Bütün anlatılanlar gerçek, bütün acılar aynı… O yılların unutulmaması, o zamanda duyuramadıkları Boşnakların seslerini tüm dünyaya haykırmak için yazılmış otobiyografik bir roman.
Çok değil, bundan otuz yıl önce Sırpların yaptığı bu acımasız katliam unutulmamalı. Bütün dünyanın kör ve sağırı oynadığı, tarihin en kirli yıllarına şahitlik etmek çok üzücüydü.
Ben çok etkilendim, sizlere de tavsiye ederim.
#kitapçaseyahatler