Harun Ceylan

Harun Ceylanİstanbul Sözleşmesi author
Author
4.0/10
9 People
12
Reads
4
Likes
893
Views

Harun Ceylan Posts

You can find Harun Ceylan books, Harun Ceylan quotes and quotes, Harun Ceylan authors, Harun Ceylan reviews and reviews on 1000Kitap.
6284 ve İstanbul Sözleşmesi, aileyi imha sözleşmeleridir. Bizzat 3 çiftin hikâyesini biliyorum; hepsinde de kadın kocasını aldatmış, aldattığı da aşikâr olmasına rağmen mezkûr sözleşmeler, sürekli kocanın aleyhine işlediği için kocanın hem nafaka hem de tazminat vermesine hükmediyor. Kadını koruyayım derken binlerce erkeğe zulmeden bir proje var ortada. Kadını koruduğu zaten yok, aksine aileyi, geleneği, namus gibi kavramları yerle yeksan etmek için çıkarılan yasalar bunlar. Bu yasalar kadına diyor ki; sen ister evli o ister bekâr, istediğin adamla birkaç ay yat-kalk, sonra bu adamdan şiddet görüyorum de, yeter ki de, bak biz o zaman o adama ne yapıyoruz! Evli olsan da başka erkeklerle yatıp kalkabilirsin, biz seni her türlü muhafaza ederiz, sen rahat ol diyor yasalar. Hâliyle içinde hainlik yapmaya meyil bulunan kadınlar da şeytana dönüşüveriyor. Adam zaten aldatılmış, hayatı sarsılmış, zihni allak bullak olmuş, kendini toparlamakla mı uğraşsın, bir de üstüne kadının başkalarıyla rahatlıkla yatıp kalkması için cebren verdiği nafakaya mı yansın?
Sayfa 119Kitabı okudu
Maalesef Müslümanların kahir ekseriyetini oluşturduğu fakat Müslümanların değerleri doğrultusunda neredeyse hiç düzenlenmeyen hukukî açıdan çelişkilerin olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Örneğin zina dinimize göre haram iken 1995'te yapılan düzenlemeyle zina, suç olmaktan çıkarılmıştır. Ve bu çerçevede 1518 yaş arasında zina yapıldığı vakit suç teşkil etmez iken, Allahın rızasını gözeterek helalinden evlenmek isteyen gençler 16 yaş altının tamamının çocuk statüsünde olması hasebiyle "çocuğun cinsel istismarı" kapsamında kocalar, tecavüzcü vasfıyla cezaevine atılmaktadır. Bu şekilde on binlerce mağdur bulunmaktadır. Avrupa'ya entegreolma yolunda bu şekilde değerlerimize aykırı olan birçok yasa ve uygulama ülkemizde varlığını sürdürmekte, halen yenileri eklenmektedir.
Sayfa 114Kitabı okudu
Reklam
Toplumsal Cinsiyet Eşitliği en nihayetinde kökü 40 yıla dayanan bir fikirdir. İstanbul Sözleşmesi de onun etrafında maddeler halinde hazırlanmış, T.C.E'nin ete kemiğe bürünmüş hâlidir ve ülkelere böylece dayatılmıştır. CEDAW da kökü 1980'lere dayanmaktadır.
Mesela "yahu hangi maddesi aileyi bölüyor ki?" gibi saçma sapan bir suâl yöneltebiliyorlar. Şeytan da Adem'e kendisinden fersah fersah uzaktaki ağaçtan meyve yemesini telkin ederken "ben senin Allah'ın yasak kıldığı ağaçtan yemeni istiyorum, seni Allah'ın rahmetinden mahrum bırakacağım, neticesinde de büyük bir günah işlemiş olacaksın" demedi.
Sözleşmenin 14.maddesinde eğitimde, eşcinselliğin empoze edileceğinin gerektiğini söylediklerini belirtmiştik. Yine sözleşmenin 16.maddesinde cinsel yönelim yaşayan bireylere yönelik oluşturulacak her türlü şiddetin (şiddetin tanımı da yok.) önleneceğini ve yönelim yaşamak isteyenlerin eğitileceğini de taahhüt etmişlerdir. Buradan da yine anlıyoruz ki bu sözleşme LGBT'liler için hazırlanmış bir projedir fakat bu, sadece bir yönüdür. Çünkü LGBT'liler de birer maşadır, esas niyet bu toplumun nüfusunu düşürmek, doğurganlık oranlarını azaltmak, zihinleri empoze etmek ve toplumun ahlakî yapısını çökerterek dış müdahaleye hazır hâle getirmektir.
Aslında 2011 yılında imzalanıp 2014 yılında ülkemizde yürürlüğe giren İstanbul Sözleşmesi, 1979 yılında kabul edilen ülkemizde 1986 Yılında yürürlüğe giren "Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Tasfiye Edilmesine Dair Sözleşme" (CEDAW)'in ileri aşamasıdır. Bu iki sözleşme, uluslararası alanda kadın haklarini savunan en önemli iki belge olarak kabul edilir. CEDAW'da ağırlıklı konu kadın erkek eşitliği iken İstanbul Sözleşmesi'nde temel konu, kadına yönelik şiddettir. Ancak sözleşmelerde bu konular ele alınırken kullanılan kavram ve tanımlar, LGBTIQ+ hareketinin temel dayanak noktaları olmuşlardır. "Toplumsal cinsiyet" kavramı CEDAW ile gündeme gelmişken; Toplumsal cinsiyet kavramı ile birlikte cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği kategorilerini doğrudan metininde içeren ilk uluslararası sözleşme İstanbul Sözleşmesi'dir.
Reklam
İstanbul Sözleşmesi'nin ne olduğuna dair birçok şey söylenebilir elbette. Fakat giriş mahiyetinde ne olduğuna dair birkaç kelam ile özetleyeceksek İstanbul Sözleşmesi; -Kadına Şiddeti engellemeyle alakalı olan maddeler, kadına şiddeti engellemekten daha ziyade kadını erkeğe, erkeği de kadına düşman etmeyi amaçlıyor. -Eşcinselliği
Keza Ortodoks Hristiyan dünyasının merkezi konumunda olan Rusya da aynı şekilde İstanbul Sözleşmesi ve LGBTİQ+ hareketlerine karşı net ve keskin bir duruş sergiledi. Hatta bu hususta en keskin dur Putin'in sergilediğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Rusya'da kısa bir süre önce anayasada yapılan değişiklik ezici çoğunlukla onaylanarak yürürlüğe girdi. Bu yeni düzenlemenin arasında Toplumsal Cinsiyet ideolojisinin ve LGBTİQ+ kavramlarının yasaklanması yer alıyor. Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi Toplumsal cinsiyet kavramı Batı'nın ürünüdür. Bu kavrama göre her toplum kendi toplumsal cinsiyet algısını inşa eder fakat normalde öyle bir şey yokmuş. Mesela kadin bedeninde farklı bir cinsiyet hapsolmuş olabilir. Ya da erkek cinsiyetine farklı bir cinsiyet hapsolmuş olabilir. Bu, LGBTİQ+ cinsiyetlerinden bir tanesi de olabilir, Q: yani Querr: yani akışkan, her an farklı bir cinsiyete geçiş yapabilen, kendini hangi rol ile tanımlamak istiyorsa tanımlayabilecek bir insan tipi. Dolayısıyla insanları kadın ve erkek cinsiyetine hapsetmek Toplumsal Cinsiyet algısı olduğu söyleniyor, bu kavramı üretenlerin algısı bu. Fakat Rusya bunu batılı bir işgal girişimi olarak algıladığı için bu sapıklığı kesin bir duruş sergileyerek yasakladı. Bu yasaklamaların neticesinde Putin son olarak şunu söyledi: "Bunu daha önce de söyledim. Yine söylüyorum. Ben devlet başkanı olduğum sürece bu gerçekleşmeyecek, bir ailede ebeveyn 1, ebeveyn 2 olmaz. Anne ve baba olur. "dedi.
Katolik Hıristiyan dünyasının merkezinden biri olan Polonya'da İstanbul Sözleşmesi "Aileyi yok etmeyi amaçladığını, erkek-kadından oluşan aileye karşı farklı aile formları oluşturmayı amaçladığı için reddediyoruz" sesleri yükselmeye başladı ve en üst düzeyde reddedildi sözleşme. Son olarak Polonya Başbakanı Mateusz Morawiecki, İstanbul Sözleşmesi'nin zararlı ideolojik argümanlar içerdiğini, kadına şiddetin önlenmesine dair söylenen sözlerin reklam yüzü olarak kullanılıp aslında LGBTİQ+'nın toplumda yayılmayı amaç edinen maddeleri içerdiğini söyledi.
Bir başka örnek: Orijinalinde "aile" kavramı yerine "ev içi" kavramını belirtmeyi uygun görmüşler. Ama çeviriye yer yer ev içi, yer yer aile içi demişler. Yukarıda da belirttiğim gibi aile kavramını da şiddetle birlikte zikretmişler. Aile yerine ev denmesinin sebebi de şu: Her ilişki yaşayan, aile olmayabilir. Eğer aile dersen birliktelikleri sınırlamış olursun. Bu sebepten gayriresmi/gayrimeşru birliktelik yaşayanları da kapsaması açısından ev içi kavramını uygun görmüşler. Örneğin ev içi partner kavramı var: LGBTİQ+'e mensup olanların birlikteliklerini, farklı birliktelikleri de tanıyabilmek ev içi partner kavramını seçmişler. Eğer aile denseydi sadece resmî evlilikleri kapsamış olacaktı. Bu zihin yapısına göre birliktelik, yalnızca aile ile sınırlanamaz. Zaten ileride detaylıca bahsedeceğimiz gibi Avrupa'da bazı ülkelerde doğan çocukların yarısından fazlası veya yarısına yakını evlilik dışı birliktelikten doğan çocuklardan oluşuyor. Bu yüzden hep şunu diyoruz: İstanbul Sözleşmesi'ndeki maddeler Avrupa'nın kendi ihtiyaçlarına binâen ortaya çıkan maddelerdir. Bizimle zerre alakası yoktur. Maddeler daha birçok tehlikeli argümanlar içermektedir. Örneğin; "farklı cinsiyet rolleri", feminist ve LGBTIQ+ derneklerine atfen "derneklerle işbirliği", "onların desteklenmesi" "farklı cinsiyet rollerinin eğitim müfredatına sokulup normalleştirilmesi", "Eşler arası tartışmalarda arabuluculuğun yasaklanması' ve daha birçok şey...
49 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.