Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Hasan Horkuç

9.0/10
2 Kişi
5
Okunma
0
Beğeni
787
Görüntülenme

En Beğenilen Hasan Horkuç Sözleri ve Alıntıları

En Beğenilen Hasan Horkuç sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Hasan Horkuç kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Sanayi Devrimi'nden sonra emperyalizmin yükselişi üzerine yazan Karl Popper şuna inanıyordu: Tarihçisi devriminden daha önce gelen, Tanri'ya karşı natüralist devrim, 'Tanrının yerine 'Doğayı geçirdi. Bunun dişında hemen herşey aynı kaldı. Teoloji, yani Tanrıbilim yerini Dogabilime; Tanrı yasaları yerini Doğa yasalarına; Tanrı iradesi ve gücü yerini Doğa iradesi ve gücüne (Doğa kuvvetlerine); nihayet, Tanrı düzeni ve yargısı da yerini Dogal ayıklanmaya bıraktı. Teolojik determinizmin yerini natüralist determinizm aldı, yani Tanrı'nın herşeye kâdir oluşunun ve her şeyi bilirliğinin yerine Doğanın herşeye kâdir oluşu ve her şeyi bilirliği geçti."
Said Nursî handa kaldığı odasının kapısına çok ilgi çekici bir levha asar: "Burada her suale cevap verilir, her müşkül halledilir, fakat sual sorulmaz" (Şahiner, Kronolojik Hayatı, s. 91). Beklendiği gibi, hem âlimlerden hem de halk tabakasından birçok kişi hazırladiklari soruları sormak için onu ziyaret etti. Bu ziyaretlerdekimüzakereler onun dinî ve siyasi liderler arasında itibarını artırdı. Bediüzzaman'a gelenler arasında Japon ordsunun Baş Kumandanı tarafından kendilerine yöneltilen soruların cevabı için yardım isteyen İstanbul ulemasından bir kaç kişi de vardı.
Reklam
Said Nursî, 1920'de kurulan Yeşilay Cemiyeti ve Ocak 1921'de kurulan Cemiyet-i Müderrisin gibi cemiyetlerin kuruluşunu da destekledi. Ayrıca bir Kürt devletinin kuruluşun da rol alması da istendi. Said Nursî bu teklife sıcak bakmayarak rivayete göre şöyle cevap verdi: “Kürdistan teşkil etmek değil, Osmanlı İmparatorluğu'nu ihya edelim."
Said Nursi'nin temel odak noktası bireyin imanı üzerineydi: Kolektif huzur ve güvenlik bundan doğar ve topluma tepeden empoze edilemez.
Sayfa 110Kitabı okudu
Yüksek ilmi heyet Ankara Diyanet İşleri Müşavere Heyeti âzâsından Dersiâm ve Profesör Yusuf Ziya Yörükan,Ankara Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi Şarkiyat Enstitüsü Müdürü Necati Lügal ve Türk Tarih Kurumu ve Türk-İslâm Kitapları Derleme Heyeti âzâsından Yusuf Aykut'tan oluşuyordu. Heyetin raporu beklenmedik bir biçimde Risale-i Nur'un onda dokuzunun iman hakikatlerinin ilmi bir açıklaması olduğunu onaylayarak, bu eserlerin yalnızca dinî mahiyetli olduğu için yasaklanmasına gerek olmadığını belirtti.
O, dinî inancın dışarıdan gelen yabancı ideolojilerin şiddetli tecavüzüne maruz kaldığı ve bu ideolojilerin topluma etkisinin Müslüman dünyasının kolektif inancını aşındırdığı, Müslümanlar arasında gafleti yaygınlaştırıp onları sekülerizm ve materyalizm ortamina ittiği bir zamanda yaşadı. Ancak, kusur sadece Müslüman dünya dışından gelen kuvvetlerden kaynaklanmıyordu.Müslümanların kendisi de körü körüne atalarına özenerek,düşünmeden, taklidi imanı alışkanlık haline getirdiler. Said Nursî salt taklidi imanı tahkiki imana dönüştürme yöntemiyle kardeşlerinin imanını sağlamlaştırmayı arzu ediyordu.
Reklam
Palulu Nakşibendi Seyh Said, Said Nursî'nin de ayaklanmaya katılmasını istedi,fakat Said Nursî bu isteği geri çevirdi ve şöyle bir yazılı cevap verdi: Türk milleti asırlardan beri İslâmiyetin bayraktarlığını yapmıştır. Çok veliler yetiştirmiş ve şehitler vermiştir. Böyle birmilletin torunlarına kılıç çekilmez. Biz Müslümanız, onlarla kardeşiz, kardeşi kardeşle çarpıştıramayız. Bu şer'an caiz değildir. Kılıç, haricî düşmana karşı çekilir. Dahilde kılıç kullanılmaz. Bu zamanda yegâne kurtuluş çaremiz, Kur'ân ve iman hakikatleriyle, tenvir ve irşad etmektir. En büyük düşmanımız olan cehli izale etmektir. Teşebbüsünüzden vazgeçiniz. Zira akim kalır. Birkaç cani yüzünden binlerce masum kadın ve erkek telef olabilir
Said Nursi'nin bakış açısına göre àlem-i şehadet' Cenabı Hakkın kendi kemalini seyretmek için, içinde gizli bir hazine olarak tezahür ettiği tam boy bir aynaya benziyor. Her ne kadar olsa da ilahi şe'nler noktasında bu seyretme, tepe noktasında insanın olduğu yaradılışa vesile oluyor. Said Nursi'ye göre,bütün yaratılan varlıklar bir dereceye kadar Allah'ın isimlerini tecelli ettirir.
Bununla birlikte, bizler manevi kavramının son derece açık ve anlaşılır özellikle de, en azından Islami bir anlam ver manalarından-Özellikle de çevresinde, 'maddi ve 'manevi' ya da yanıltıcı bir şekilde hålå dünyevi olanla dini olan arasındaki bir çeşit yanlış sınıflandırmaları akla getiren teşebbüslerden-uzak durmaya ihtiyaç duyduğumuz bir ortamda, bu mevzubahis bile edilemez. Tartışmaya açık kalmak kaydıyla, Islamda "manevi" kelimesinin işe yarar bir tanımının bulunabileceği temel öncüllerin konumlandırılacağı en münasip ve ilgili zemin, bizzat Kur'an'ın kendisidir. Şayet, manevi kelimesi ruhla bağlantılı ya da ilgili anlamında ise, o halde İslâmi vahiy, insan ruhunun yaratilmamış bir varlık olduğunu ve bizzat Allah tarafindan insana üflenmiş olduğunu açık bir şekilde ifade etmektedir. Insan rahu, gayri mahluk olan Rahmanın nefesidir. Bu ruh, onun Allah ile irtibatını sağlamaktadır ve böylelikle de fani, maddi olan varlığını, alay ı illiyyine yükselterek, diğer bütün varlık rutbe yönünden üstüne cikarak yeryüzünde Allah'ın halifesine dönüştürmektedir.
Bazı dönemlerde doğa ve fen bilimleri alanındaki önemli gelişmeler dini dövmek için bir sopa gibi Müslümanlar, Yahudiler ve Hristiyanların-aralarında fark gözetmeksizin-zihinlerinde en değerli inançlarıyla ilgili şüpheler oluşturmak için kullanıldı. Ashur bu durumu şöyle yazar: Islam'la barışık olan bu ilimleri, kasdi olarak İslam'ın aleyhinde kullanıyorlardı. Bir medeniyet dini olan Islam'i, ilerlemeye, teknolojiye karaymış gibi gösterme gayretinin içine girmişlerdi.
19 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.